EMEK İST
Unutmak da emek ister Sevmek de… Ve beklemek de emek ister Gitmek de… Bildiğin ne varsa yakıp dönmen de… Yaşanılan ne varsa gömmen de Emek ister… Bildiğin ne varsa aşka…
KÜNYE - ben de yazıyorum, diyenler yazdı; biz siziz...
Unutmak da emek ister Sevmek de… Ve beklemek de emek ister Gitmek de… Bildiğin ne varsa yakıp dönmen de… Yaşanılan ne varsa gömmen de Emek ister… Bildiğin ne varsa aşka…
Biz bir yolculuğa çıkma kararı aldık, yüksek makamlardan sürgün gönüllere gidecektik… Köşesinde bir ukde kalmış romanlara inecektik, dudakları suya hasret kalmış öyküler bulacaktık, bir hayattan bin hayale açılan hikayelere pencere…
Bu nasıl yanmaktır karlar altındaHarlı alevime ıslak buz değerBeden yorgun düştü zorlar altındaYolunda bir yokuşa bin düz değer Aşk yağmurunu zamansız yağdırıpKirpiklerin birbirine değdiripYandan bakma kaşlarını eğdiripSen baktıkça şu yarama…
Kör avcının kör elinde yay oldumHedefe kuruldum yirmi üç seneBahçede yeşerdim bağında soldumAçmadan derildim yirmi üç sene İçtikçe suyunu ölüme kandımGirdikçe denize aşkından yandımDuydukça yalanı haktan usandımGerçeğe darıldım yirmi üç…
Şu yalan dünyanın gam efkarınıBir başıma çekip çekip ağladımDünü bırakıp aradım yarınıBoşa umut ekip ekip ağladım Alamadım lezzetini hazzınıGöremedim baharını yazınıÇekemedim işvesini nazınıBoyunumu büküp büküp ağladım Kurtaramadım kederden başımıKanla karışık…
Ey adaletin efendileri!Hasret sokağında yıkık duvarlar varTamiri imkansız kaldırımlar…Zemheride akan terimiz içinHer köşe başında bir ana ağlar.Bölünmüş gökkubbbenin satırlarıAltında hür kalmış binlerce hecelerHecelerin afakı kıpkızıl…Heceler için ağlayan gecelerVe benim karanlık…
Aradan asırlar, yıllar geçse deSarp kayalardan yollar geçse deFani dünyamızdan kullar geçse deGözlerinde açan ilkbaharlaGelirsen, yine kabul ederim Savrulup düşmesin gönlün gümanaKış vaktinde çıkan olur mu harmanaBeddualar ederek geçen zamanaDilinden…
Buram buram tüter gözümde derdiArtık Çorum ellerine varamamGülşenini yâr başkasına verdiDost bağında gümrah gülü deremem Mecitözü’nden Laçin’e geçinceAlaca’nın tatlı suyun içinceYâr kalbini başkasına açıncaBen de gayrı bu illerde duramam Aşkımdan…
Murâd alamadım gurbetten sıladanYıllar evvel ayrıldım anadan babadanSorarlarsa kim geçti şu fâni dünyadanBir Âşık Kusûrî geldi geçti, söyleyin
Gündüzün burnuna şafak sökerkenGüneşe resmini çizsem ne dersin?Kalbime aşk tohumunu ekerkenToprağı tırnakla kazsam ne dersin? Hasretlik çakılı zulümdür serdeVuslatı kalıplaşmış mana nerdeDört duvar bir tavan arası yerdeİlikli düğmeni çözsem ne…
Damla damla yanağına süzülemAkıt gözlerinden yaş diye beniAdım adım yollarına döşenemTopuklarınla ez taş diye beni Yaba yaba savur gönlümü yel gibiBen ağlarken sen gül, gonca gül gibiYâ Râb bir çift…
Bu dünyanın başı, sonu nasıldır?Anlayıp çözmeye aklım ermiyorSevdanın dokuzu, onu nasıldır?Yaşarken sezmeye aklım ermiyor Sanırdım bağında bülbül ötüşürAk gerdan üstünde turna yatışırDökerken aşkımı kalem tutuşurKağıda yazmaya aklım ermiyor Ben gel…
Bir şûha gönül düşürdüm yeniceGoncası açılmış, benleri tazeSaçları sırmalı, gülüşü inceBir hoş gözüküyor benleri göze Âşığını alır dağdan aşırırBir gülüşü ile sabrım taşırırHer birine bir başka kul düşürürDane dane dizmiş…
Sana söyleyecek çok şey var ammaAğzımı açmaya gücüm yetmiyorSen ki bende çözülmez bir muammaBırakıp kaçmaya gücüm yetmiyor Her an yüreğimde yakılır sızınİşte ben, ben oldum, senin enkazınÇekmeye gelmese de işven-nazınBaşka…
Göçeni aradım göçen kayıpmışKonan göçer garip handan usandımBoşa akar durur bilmem n’eyleyimDamarımda akan kandan usandım Bıktım hasta eden o misafirdenDemir keskin geldi artık emirdenYatakları verin bana demirdenDöşekten, pamuktan, yünden usandım…
Âteş-i kadehin dil-i nâçârı yakıpdurSeyr-i seherin bak bu ser-efkârı yakıpdur Sohbet-i adından gözü yaş kanlı benim yârSirişk-i hun-âb dîde-i bîdârı yakıpdur Dil âh edesin derd ü gam-ı hicrine yârinBelki de…
Hal bilirsen semtimizde nâr-ı dilden çok ne var?Bî-nihâyettir demezsen sana kuldan çok ne var? Sûre-i velleyl okuyup gezeriz Mecnûn gibiRâh-ı aşkta gâhi sahrâ gâhi çölden çok ne var? Sen savaş…
O dem ki sarsar-ı aşkımla benden devrilir gerdûnDüşer her rûzigâr-ı âhıma felek olur gülgûnŞehîd-i aşk olıcak tıfl-ı nevresîde iken cânO müjdedir ki olur bana vildânüm muhalledûn
Aklı başında olanlar işitsin sözümüBu can bu tendeyken toprak vermeyiz düşmanaİster Rus’u ister esed kuşatsın özümüBu can bu tendeyken toprak vermeyiz düşmana Ehl-i İslâm olanlar çıksın artık gazayaBayrağı sarılmış canlar…
Ötelerden beri kısık bir nidâSessiz yüreğime ses olur musun?Ölüm değil mesele; canım fedâÖlürken ben son nefes olur musun? Ben ki gökte sonsuzluğun dibiyimEl sürülmemiş çiçeklerin edebiyimBilirim ben sende herkes gibiyimFakat…
Olur da birgün düşersem aklına eğerEsen yelden uçan kuştan sor halimiİnan yar senin yolun ölüme değerNe derde düşürdü aşkın, gör halimi Bu dert ile gurbetten sılaya gelirsemAncak çare bulurum Lokman…
Kainat morgunda beden kalesiSütten ölüm kırdı beni sevdiğimHasret ki isminin neden kalesiDert her yandan sardı beni sevdiğim Ebru kaşlarına mevkûf eylediMah cemâlinde küsûf eylediSevda zindanına Yusûf eylediMısr’a kadar sürdü beni…
Gönlün yarda arzumanı kalıyorÇaresizdir hâlim buna ne deyim?Bir taraf gurbetken bir taraf yoklukEvde tükenmiştir una ne deyim? Allı yazmasında pul beni yakarBir zalime düştüm kul beni yakarGözden akar yaşım sel…
Yâr-i gülcihâna tutuldum dünyâya düşerimÂteş-i zevkinden sagar u sahbâya düşerim Adın anmazım bir dem meclis n’eylerse eylesinKarşımda ismini diyenle gavgâya düşerim Senin lütfundan gayrıya asla meyil vermezemSanmaki bir lütf için…
Cümle binası yıkılmış düşümdeŞehirleri gördüm virâne kalmışSusadım bir saki buldum peşimdeElinde bir tehî peymâne kalmış Bir hana girdim ki hancısı taslıGirdiğim her kapısı pastan paslıDöndüm baktım sakinleri usluKamu halkı gamla…
Boğar deryâsı içre dünya derler ol salın vermezTürâb altına koyar amma kimseye malın vermez Kimi yargıya çekme bî-vefâ diye hazer et senCihân içre ki her sözden demiş kim vebalin vermez…
Yarın belki düne bugünden siperdirBizde yanan yürek, pervanede perdirAşk çılgını kimdir, aşkına kim erdirDüşünme demi… Koyver gitsin… Bir el sendedir, her elden üstün el kiÇizilen kader değişmeyecek belkiİlk kadar sonsuza,…
Unutmak da emek ister Sevmek de… Ve beklemek de emek ister Gitmek de… Bildiğin ne varsa yakıp dönmen de… Yaşanılan ne varsa gömmen de Emek ister… Bildiğin ne varsa aşka…
Söyleyesin ey cân gardaş Zârı dinleyenler anlar Olgun insan erer aşka Yâri dinleyenler anlar İnsanda ilk hayâ gerek Ârı dinleyenler anlar Atlı kalsın yaya gerek Yeri dinleyenler anlar Nedir derdin…
Binbir umut yığıldıysa üst üste Bir ömür bir nefes başak tükendi Katran karası döndüyse de süte Tadından yenmez kaymak tükendi Bahçemizdeki mor sümbüller soldu Gönül evine gam keder dert doldu…
Unutmak da emek ister Sevmek de… Ve beklemek de emek ister Gitmek de… Bildiğin ne varsa yakıp dönmen de… Yaşanılan ne varsa gömmen de Emek ister… Bildiğin ne varsa aşka…
“Bana neki”yi sanat edenin İmanı şüphede kalır gardaş Vatan için canından geçenin Bayrağı tepede kalır gardaş Savrum elinde harman olanın Millet uğrunda ferman olanın Darda kalana derman olanın Darısı küfede…
Öz yurdumuzda sürgünüz sürgün Gelmemiz lazım, gelemiyoruz Derman aramak için beden yorgun Bulmamız lazım, bulamıyoruz Vatan 90 yıldır ağlar yana yana Bitsin bu acılar diyen yok sana Sahtekar müttefik kalleş…
Gene tehir etme beni eski uzlete Bu dert senden kaldı sevdiğim On ay önce düştüm de ardına Canın sağolsun oda öldü sevdiğim Zamansız bir anda gördüm Aldım kıblemi sana döndüm…
Düşünceliyim bre dostlar Ak mıdır davamızın mayası Üst üste yığın yığın sorular Yok mudur karanlığın boyası Sardı anlamsız bir merak Gökler yakın toprak ırak Çaputa dediler ki bayrak Tutsak mıdır…
Sevda illeti geldi garip başa Gitmedi gitmiyor mihmanım Bitsin dedim; çaldım taşa Bitmedi bitmiyor mihmanım Pişmiş aşlara su kata kata Elimle atamam asla ve kat’a Verdim eskici bir nalbanta Satmadı…