YIL’KIYAM
unuttum diyorum unuttum kulaklarımda çınlıyor sesi aynı ezgiye sarılıp yanıyorum tütünden sarma dumanın içinde ayanım duvardan kesik murçum döşü yaralı…
unuttum diyorum unuttum kulaklarımda çınlıyor sesi aynı ezgiye sarılıp yanıyorum tütünden sarma dumanın içinde ayanım duvardan kesik murçum döşü yaralı…
Göz kapağımızı araladığımız an başlıyordu zaman geri akmaya. Bir telaştır ki başlıyor, onca işi bir güne sığdırmanın, sonra…
İşte şurada oturan yalnızlığım Yanında duran da unutamadığım İyi bak bu çerçeveye Koskoca bir ömür yatıyor akıp giden dertlerle Sen…
gün’aydını olmayan yarınlara doğdum bir göz açtım doğdu dediler allayıp pullayıp ezanlarla pışpışladılar annemin elinde eteğinde dünyayı tanıdım acımadı acıtmadı…
bedensizdi özlemlerim sarılacak kolu öpecek dudağı vermemişti yaradan bir uzun ince yoldu sırat köprüsü desen çıkılırmıydı serde cambazlıkta yoktu bir…
Bir türkü tutturalım Sazın bağrındaki telleri saçlarınla yer değiştirelim En içten Neşet satırları halt etsin Ellerim kıskansın Mızrap utansın Dilim…
çiçek gamzeye gülüş düşe düşse çocuk yüreğim yeşerecek yalancı baharları yüreğimin kışlarından çıkarabilsem ve sussa içimin sesleri içime içime bağırmasa…
Ne konuşasın gelir. Ne susası! Ne bakasın! Neyin yorgunluğuysa? Ne kalbini açasın gelir. Ne feryat edesin! Ne gidesin gelir. Ne…
hangimiz yılgın değiliz ki hangimiz yaprak dökmüyoruz ki üstelikte baharın ortasından eylül geçirerek ılık bir yel eser donuk kışa kucak…
seni azaltamadığım seni sabahın aymayan saatlerinde köhne bir lavaboya asmışlar her köşesi sen bağırıyor yine bir düş arefesi deyip deyip…
Sevgi neydi? Anlatılır bişey mi? Elini tutmak. Yanacağını bile bile. Ya da tutuyormuş gibi yapmak. Zoru görünce kaçmak. Kapılar da…
Zamanla! Elin ayağın buz kesilir. Belki de tutmaz. Bazen; elinden tutarsın. Bazen; eline düşersin. Bazen; el olursun. Bazen; el üstünde…
kazananı olmayan bir savaştı bizimkisi bina aynı kapı pencere baca aynı biz başka başka sokakların çocuğu başka saksıların çiceği…
sokağımda tavan binamda baca penceremde saksı unuturum diye uykulara sığındım sığınmakta talepte kaldı sen orada da kelepçelere vurdun beni gözlerinin…
Kayıp şehirin sokaklarında ıssız rüzgar misali kaybettim kimliğimi Ses tellerime mutluluğun salıncağı kurulması gerekirken Şimdi isyanın voltası Lügatım pare pare…
bazen bir parça çalar alır götürür artık ben ben değilimdir unutmaya çalıştığım her ne varsa yorgan döşek yatıya gelir öyle…
Hazırlıklar yapıldı süslü görüntülerle Kimseye hiç kimse için değildi ! Ruh hafiflesin mod değişsin… Gölgem perdelere düşsün, Ayaklarım ritim tutsun…
Hiç düşündün mü neden bu kadar çok yazıyorum? Her kelimem de sana olan aşkımdan neden bahsediyorum? Hiç düşündün mü bunları…
BELKİ! Açık kapı bıraktık. Belki! Gereğinden fazla açık konuştuk. Belki! Adını ağzımıza almadık. Belki! Ağırdan aldık. Belki! Ağır geldik. Bazen;…
siyahtı tüm renklerim biraz koyu biraz açık biraz gri siyahımın renkleri solgundu uykusuz gecelerim gibi ümitsizdi kırgın düşlerim gibi yarımdı…
Bu güne kadar hep siyah giydim ben. Hemen hemen her kıyafetim siyahtı benim. Siyah en çok sevdiğim renkti. Siyahta kaybolmak…
Bir şarkı olmalıydı seni anlatan, Bir şiir belki de sonu hasretle bitmiş Veya gözlerimden düşen bir damla yaş… Ne bileyim…
işte bu bizim hikayemiznerede başlamıştınerede bitmiştihiç bilemediğimbaşlarken çocuk gülüşlerinibırakmıştın dizlerimetohum gülüşler elbisemdeyürüdülergıdıkladılardudaktan düşen öfkemi aldılarbendentutuk gülümsememçizgilerini aştıkahkahaları serdihoyratçagün koştu gülücük…
Gidenler geriye döner bir gün Kuşların yuvaya döndüğü gibi Küller ateşe döner bir gün Ateşin küle döndüğü gibi… Bekliyorum ben…
3 Mart 1992 de ki elim kazada ölen tüm madenciler Allah’tan rahmet. Geride kalan tüm yetimlere sabır diliyorum. Umarım bir…
Çok sevdin de ne oldu Sevgini anlayan mı var Saçlarına aklar doldu Halin nedir soran mı var… Hani sen candın…
Ömrünün bittiği yerde ben varım Yalnızlığın başladığı o köhne yerde ben Kederlerin boğucu olduğu anda ben varım Sevgilerin bol olduğu…
Dizlerine yatıp ağlamayı özledim Geceler boyu yollarını gözledim Her daim ayrılık türküleri söyledim Bilsen seni ne çok sevmişim annem… Unutulunca…
Penceremin buğusunda yitirdim seni Şiirlerimin dizelerinde bitirdim Kaderimdir deyip tutmuştum ellerinden Kaderimin karanlığında kaybettim seni… Sigaramın dumanında yitirdim seni İçtiğim…
Bir masal kuşu konar gözlerine Bir varmışın bir yokmuşun sonunda Gökkuşağı’nın altından geçeriz Mutluluğu buluruz belki de… Kaf dağındaki çiçek…
Bir şafak daha doğurduk Kanlı ellerimizle işte Aldık tabiatın karnından Koyduk olması gereken yerine… Bir kuş daha uçurduk yücelere Umutlarımızı…
Bu şehrin sokaklarından geçerken sevdiğim, Dökülen yapraklar önümde bitiyor Hatıra tazeliyorlar,gözüm doluyor.. Bulutlar kararıyor,ruhum daralıyor. Sana giden yollar gittikçe uzuyor…
bitmek bilmeyen bazenler doğru kelimelerim görünmezlik hırkasını giyer saklanır arar arar bulamam bazen silinir hafızamdan sanki hayatın bir silgisi var…
Her derdin bir çaresi olduğu gibi, Hayatın da kendi hesabı vardır. Biz ne kadar hesap yaparsak yapalım. Bir gün tükeneceğiz.…
Emine Supçin’in 4. kitabı KIŞ, tüm toplumların ortak yarası, çocuk istismarını konu ediniyor. Kış’ı bu alanda yazılmış kitaplardan farklı kılan…
Göründü uzaktan hayalin,gerçeğin arkasından Yakınlaştıkça belirginleşiyordu yalan halin Ve sonunda geldin.. Şaşkın bir ifade ile harap olmuş hâlime Sen ne…
her gece her gece göğün mavisine içimin sisine hayaller düşer kırpıp kırpıp aya yıldızlara konar bir bir eklerim uçurtmama göğe…
“Herşey, dört dörtlük olmaz hayatlarımızda. Varsa da sırrı ne? Ben herşeye sahip olan; ne kadının, ne de erkeğin çok mutlu…
Bayağı çok oldu kahveyi yalnız içeli Sahi kaç şekerliydi sevdiğin,iki mi üç mü? Bıraktığın gibi her şey meraklanma Eşyalar düzenli,gönlüm…
bir kahve yudumlarım gözlerinin şekerinden bir film izlerim dizlerinin tebessümünden bir lokma kafiydi çok şey istemedim ki hasreti dağlara değil…
Herhangi bir rüzgâr aklını çelse ve çıkıp gelsen Boyun eğsen bütün gururuna,katı inadına.. Atlasan bir taksiye veya bir minibüse Kötü…
– “…savaşmak gerekiyor!” – “…çok sevmekle olmuyor bu işler” – “…söyle sevmen için senin gibi mi olmalıyım” – “…insan birine…
Sarı Kediydi çocukluğum ayaklarımın arasından süzüldü elmadan şekerdi tadına varamadan düşlü gülüşlü ağzımın kenarından aktı gitti tutamadım yutamadım ellerimin arasından…
Çok çabalarsın. Hayata karşı, zamana karşı. Sürekli, Koşarsın! Koşarsın! Koşarsın! Yorulmadan. Dik yokuşlara aldırmadan. Ara sıra, Takılır düşersin. Ellerin, dizlerin…
Uzaklık; Seni anlamayan yürekte başlar. Seni duymayan. Seni görmeyen. Burnunun dibinde olsan da. Boşversene! SEN kimseyi mutlu etmeye gelmedin bu…
Bana baharı getirir gözlerin. Uçan kuşları, açan çiçekleri getirir. Bana sevdayı getirir gözlerin. Sevmeyi, sevilmeyi, aşkı getirir. Bana ölümü getirir…
Kadın ya da adam ol. Seni sevene kırıcı olma. Kadın ya da adam ol. Seni sevene hayatı zindan etme. Kadın…
Ben HAYAT’ı Bazen; bir çiçeğin pembesinde görürüm. Bazen; bir çocuğun gözlerinde. Bazen; bir ağacın gölgesinde. Bazen; bir yağmur birikintisinde. Bazen;…
Bazen; YENİLİRSİN! Yıllara, yollara, insanlara. Bazen; KIRILIRSIN! Vefasızlara, halden anlamayanlara. Bazen; YORULURSUN! Bazen; DAYANIRSIN! Bazen; KAHREDERSİN! Bazen; TÜKENİRSİN! Bazen; KANATLANIRSIN!…
“Ömrü” cahildi. Yaralandı. Yoldaş oldu. Hayatı bilmeden daha. Bahardan göçtü kışa… Olmadı! Kazanmayı beklerken. O, Kaybetti! Gitti! Bitti! Direndi! Sıra…
***Bazı kadınlar vardır! Hayatı geç öğrenen, Bazı kadınlar vardır! Hayatı elinden alınan. Bazı kadınlar vardır! Hayata al buradan devam et…
Çay sevenlere… Çok seviyoruz ya! Birinci bardağı içtik mi başlıyordu çayın hikâyesi. Yalnız içiyorsan, her yudumda yarenin olur. Şekerli içiyorsan,…
Yazıyorum… Tükenmez denen kalem tükeniyor. İşin tuhafı bu ya. Kendimi yazarken değil. Seni yazarken. O kadar çok anlatmışım ki. Mavi…
Yazarsın! YAZI olur. Konuşursun! SÖZ olur. Anlatırsın! HİKÂYE olur. Yaşarsın! HAYAT olur. Dinlersin! NASİHAT olur. Çekersin! İMTİHAN olur. Beklersin! ZAMAN…
Sen gidersen, Ben tek kalırım… Sen gidersen, Ben yarımım. Sen gidersen, Ben yaşayamam ölürüm. Sen gidersen, Ben bilinmeze yürürüm. Sen…
Ben seviyorsam eğer… Kalbinde taht kurarım. Ben seviyorsam eğer… Gözlerinin derinliklerinde süzülürüm. Ben seviyorsam eğer… Tufanlar koparırım içinde. Ben seviyorsam…
Bağıra bağıra susarak vazgeçtim. Kaybetmedim ben, Kahretmedim de. Görmezden gelmedim. Vefaysa fazlasıyla bekledim. Cefaysa sonuna kadar. Yorulup ölene kadar. Çekecektim…
Bu hayata bir defa gelirsin. Peki ! Kaç dafa ölürsün? Kaç defa yenilirsin? Kaç defa yenilenirsin? Kaç defa hesapta olanı…
Güneş bir başka doğar. Sen hüzünlüysen. Ya da sana öyle gelir. Yüreğin buz tutar. Yaz sıcağında. Eğer, kederliysen… Belki de!…
Bir dolunay ile kalkıyor kaşlarım Kesik bulutlara yağmur bıraktım. Sesini özlediğim her akşam Balkonda hüzün yaktım. Duaya âmin, diyor bütün…
ağzımda uzun zamandır tuzlu buruk acımtrak tad var gittiğinden beri yokluğun harese tadında sonu ölüm bilirim bilirim bilmesine vazgeçemem devenin…
ne güzel dilden sevdanın düşmesi düşerken maviye bir fırça daha atması her düş dünyama kanat çırpan kuşlar her kelime dünyamı…
Dil inceydi Üslup giydirirdi kisve Sesin tonu indirirdi canı yüreği Ben gel derdim Sen g- yi düşürür el anlardın Ben…
bekliyorum bekleyeceğim son solgun nefesime kulak vererek son kirpik çırpınışlarıma göz değdirerek son papatyam seviyor da can vererek bekliyorum bekleyeceğim…
İmtihan demişti Oysa yokluk vardı Biraz acı biraz hüzün Ve biraz da hasret Ne yana dönülse Bir kaçış mabedi Farkında…
bayram gelir teliyle duvağıyla eskitemediğim eskimeyen çocuk bayramları koşturan soluksuz heyecan ilk sahur ilk…
elimden gelse ” tutsam ” dilimden dökülse ” gitme ” gelmedi dökülmedi de… uçuş uçuş çiçekli eteklerimden soluk gi nefeste…
siyahımda yünden sardım geceyi bir ters bir düz yıldızları kestim yamaladım yorganıma senli düşlere adımladım adını ana ana düş sokağı…
bir sabah çıplak ayaklarınla merdivenleri çıkarsın tertemiz ellerinle yüreğimi yaralarımdan avuçlarsın çocukluğum uyanır öpersin ağlayan yüreğimin gözyaşlarını dudaklarınla silersin kim…
içimin notaları ağlıyor kulağımdaki son söz tekrar tekrar kapıyı çalıyor dönüp dönüp kanatlanıyor gözlerimin içine baka baka kapılar çarpıyor içimin…
minicik ufacık çoraptan çıkan ayak uykular arası düşlerin koynunda minicik aydan beyaz doğar ve yürür umudun elinden tutar dilinde ki…
Bir savaştan çıkmış gibiyim Dertli başımı savuruyorum duvarlara Sessiz sedasız bir kent gibiyim Anlatamıyorum derdimi taş duvarlara Kuşu ölmüş bir…
Bugün dağlar ağlar, yarın ben dağlar kadar ağlarım. Yoluna sevdiğin çiçekleri yerleştirirken her çiçeğe seni anlatırım. Beklemeye başlarım aylarca yağmur,…
Tanrılardan yana şansımız yok Kekre dünyada bize Artakalanlara hep sağır Gelecek günleri hep kahır yaratıp Sığdırdılar sinemize hüzün dağı Biz…
Genç Çocuk… Takatimiz kalmadı dağlardan yürümeye Yeşil yapraklar sonbaharı düşürdü gönlümüze Yadigârdır gözlerimizden akanlar Sessiz çırpınışlar Boş hesaplar Getirmedi gidenleri…
23 NİSAN ULUSAL EĞEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN
belki de ilk defa ayakkabı boyacısı çocuk boyalı elleriyle kaldırım köşesinden bakmadı tornada çalışan çocuk yağlı ayaklarıyla oto tamirhanesinde koşmadı…
içimde savaş var bombalar düşüyor her düşüşte bir acı peydahlanıyor yüzümde içimdeki savaşın sesleri ağlıyor kulaklarımda doğmamış çocuğun sesleri ağıt…
her köşe başında çınlayan yola düştüğümde kaybettiğim sesimin de harfleri varmış bilmediğim tanış olmadığım bir konu ben yokluğu yoksunluğu ezber…
sıfırı tüketmiş eksilerde kulaç atıyordum dedin ki hayat devam ediyor kendi şiirine mısra ol dize dize yaşa benim yazacak harfim…