Ey Hayy
Beni bir kuş diye Yarataydın ne olurdu Ey Beni bir taş diye Yarataydın ne olurdu Ey Beni bir aş diye Yarataydın ne olurdu Ey Beni bir yaş diye Yarataydın ne…
KÜNYE - ben de yazıyorum, diyenler yazdı; biz siziz...
Beni bir kuş diye Yarataydın ne olurdu Ey Beni bir taş diye Yarataydın ne olurdu Ey Beni bir aş diye Yarataydın ne olurdu Ey Beni bir yaş diye Yarataydın ne…
Hiç mi Karışlamaz Dirayetli dünya küfürbazları Hissedemedin Hiç mi Mavi değil mazi olan Asitleri ve bazları Kırmızıyla mı bildin -turnusol meselesi de var da girmiyorum anlamazsın diye… Ya renk körüysem…
Titreşimler içinde -mor Kalsam- gözlerin Gelemem biliyorum siyah kristaller parçalandı bakışlarımdan kibrit çakıldı dileğim hayır sen koş! Ben gelemem Gelmemeliyim- -gele Ben men? biliyorum güne şin arkasına saklandıysak saklan saydık-…
Uyanık kalma şansı ya da uykusuz kalma diyelim.. işte böyle anları yakaladığımı sandığım o vakitlerde adeta yaşama sevinci gelir, yeniden doğarım.. Gündüz çok kötü her şey çok kötü diyen kız…
Eskiden susmazdım hiç Şimdi konuşmam pek Eskiden dinlerdim çok Şimdi dinlemem pek Eskiden herkesi severdim karşılıksız Şimdi sevmem pek Eskiden yazardım İçimde ne var ne yok Şimdi pek yazmam yok…
Ömrümün delhizinde saniyeleri kaza kaza bulduğum Yolumsun Seni bulana kadar Çok zaman kaybettiğim Huzurumsun Yüreğimdeki delik soyadına Yüreğim Adına Adaş oldu Raylarda uçuşan yapraklar gibi Hışırtılı ve narin Ellerimiz mavi…
Belli ki lırlamışım dostumu Siz efendiler dağında kaybettiniz akşamüstü Titanyum ektiler koltukaltıma gözlerimden Artık terlemiyorum tuz gibi ellerimden Evlerin bal konunda ballara konan kirpiler Kömürlükte yıkanan örümcek yavruları Zaten ben…
Günaydın akşamından yorgun karaşamından hüzün gibi tatlı telaşa bırakan burun uçlarına kırmızılık Ve elleri buz çölünde kaynatan Sabaha! Gidemedi ki sesi bir gideme d’ismi iki git! Sen artık