KIRMIZI BEYAZ BİR SEVDA
Bir düş’ ün b/atağı adeta b/atıl ruhlar sekmesi acının hicvinde değil ölümün hicretinde tutuklanmış masum ruhlar külliyesi… Mevsim diri ama dingin değil Hazan bahçesinde tokuşan hüzünlü kadehler Yalıtılmış bir izlek…
KÜNYE - ben de yazıyorum, diyenler yazdı; biz siziz...
Bir düş’ ün b/atağı adeta b/atıl ruhlar sekmesi acının hicvinde değil ölümün hicretinde tutuklanmış masum ruhlar külliyesi… Mevsim diri ama dingin değil Hazan bahçesinde tokuşan hüzünlü kadehler Yalıtılmış bir izlek…
Yenik bir renkti âlem tokuşan kadehler hüznü ve gönlü delen ebabil kuşları… Ah, o mayın tarlası istikametse ölüm… Ah, o yaşanan can pazarı lütfu iken ömür kâinatın bir nükte tutulan…
Hasretlik sözcüklerim var canhıraş ve telaşla g/ördüğüm öznem var özlemin seğiren gözünde saklı sessizlik ve Rabbim var hudutsuz sevgime eşlik eden kudretine nail olmakla iştigal bir gizem var bir de…
Yitik bir ben yatık geminin küpeştesinde saklı iken filika Aşkın ön sözü olsa olsa şiir Beti benzi atan tanrısal iç çekişler Hazanınsa muhatabı hezeyan yüklü ömür Kült bir sessizlik iken…
Çalıntı bir şiirdi kabrim Kalbin yeknesak tınısında saklı bir melodi Ve aşkın baş eğmediği bir düzen ertesi Ayıpların kaybolduğu Kayıpların af olduğu Terli bir bülten adeta Maviden tini göğün Tartaklanmış…
Asası azınlığın: Aşkın rimelinin gözden aktığı düşlemsel bir seyrin indinde varlığın yoklukla sınandığı d/ağlarcasına acılar açısı olmayan bir üçgende saklı aşkın hipotenüsü ve sessizliğin selamı Allah katında saklı iken merhamet…
Vurgun yediğim bir anlatının alıntısı da değil çalıntı hiç değil sessizliğin hicvinde kundaklanmış iken yüreğim… Alametifarikası ömrün ve putların kırıldığı potların yaktığı sahi, kaç puntodur yüreğimin büyüklüğü? Cafcaflı bir hayat…
Kasvetli siyahın kanamasına tutulduğum kadar da aşka tutuldum: Yalnızlığın ferinde idame eden neferi iken ömrün Savrulduğum kadar ufka kuruldum. Yalnızlığın Mihriban’ı Güneşinse sefil yalnızlığı İstirham ettiğim kadar aşkı Yâdı dünün…
Kekremsi acılar şehrin içtenliğin yaralandığı insanlığın kapısının kapandığı ve ölüm denen yolun aralandığı. Göğün metaneti. Acının isyanı. Sözcüklerin kerameti. Ben Gazze’yim… Ölümün güdüsünün neferi isli bir rüyadayım: Memleketimin ve topraklarımın…
Meylettiğim yangınsınız tutuşan diğer yarım Nemalandığım hazan misali içimi kalemle yardığım Düştüğüm tuzakta evrenin uzattığı ilk yardım… Siren seslerine karışır sözlerim Sinemde taşıdığım aşkın Hengâmesi miskin ruhumun Kırık sandalyesi Meşrebimdir…
‘’ Ve terziler, hiçbir ölümü güzel dikemez. Avuçlarındaki hayat çizgisine sessizce düşen kor, sana canhıraş göçleri de, Çingeneleri de, zeytin ağaçlarını da öğretti.’’(Alıntı) Terk edilmiş düşlerin terki diyar eylemiş şairlerin…
‘’Şunu çok iyi öğrettim elektrik direklerine,Kimse;Benim kadar güzel bekleyemez!’’(Bülent Parlak) Diyezi ruhumun, diyalektiği ömrün ve şiirime geçirdiğim rugan çizmelerim daha dün gibi aklımda çocuksu aşklarımdan bu yaşta bile vazgeçmediğim ve…
Düşkün bir iklimim, bayım: Aşka ve yağmura, esinlendiğim imgelerin tekelinde saklı bir ritimim düşmeye gör sen aşka… Ah, boranlara meylettiğim hüzünlü yanım Efkârım illa ki alt ettiğim Yüreğe mensup yalnızlığım…
“Kalıcı olmak bir arzudur, sonsuzluk ise bir yanılsama.”(Pessoa) Yüreğimin hazırladığı iddianameyi yüce mahkemeye sunmak adına geldim ve alabildiğine gerginim ruhumdaki kasılmalar bedenime yansıyor yetmiyor devasa bir lanet iken üstüme çöreklenen……
‘’Ve ölüler! Çocukluğumda beni onca sevmiş olan ölüler! Adlarını andıkça ruhum buz kesiliyor; insan yüreklerinden sürüldüğümü, kendi gecemde yalnız kaldığımı, kapalı kapılarının dilsizliğinin karşısında, dilenci gibi ağladığımı hissediyorum.’’(Alıntı) Aşk aslında…
Her düş, bir aldatı belki de efsunlu yüreğin sökün eden namelerinde saklı güller ve güzellikler. Güleç yüzümün b/andığı efkârı hafife almayın, bayım ben ki: aşkın kasidesi bir bal arısı ve…
Çürük bir düş idi içimden çekilen balyalarca duygunun kim bilir kaçıncı dalyasıydı aşk mahkûmu ruhun şah damarındaki varlığına binaen içimde açan demet demet ters lale. Kıyıldığı kadar içim kıyamda idim…
‘’Yaşamdan dilediklerimi gözdengeçiriyordum. En önemli ya da bana en çekici geleni, bir yaşam görüşü kazanmadileğiydi (ve -bu tabii ki onun zorunlu bir kısmıydı- yazarak bu hayatgörüşünün doğruluğuna başkalarını ikna etmekti);…
Hercaisi sözcüklerin Bir bulut misali konduğum Omzunda saklıdır varlığım Ve aşkın çeperinde yakan Ve de yanan bir rüzgârım Ateş misali… Kor hecelerde sektiğim Aşkın idamesi yürek iklimim Ve sergüzeşt mısralar…
Düşlemsel bir mizacın var, sevgili yalnızlığım Ve o arsız ısrarcılığın Göğün kubbesinde saklı bir nazarsın sen Öykündüğüm masallarda yere kapaklanan Kâh bir mizansen Kay kuytularda serkeş ruhumla donandığım… Afaki değildir…
‘’Bir delinin mal beyanı…’’(Alıntı) Tütsüler yakarken günün kokusuna denk düştüğüm kaderden kaçılmadığını öğrenmek nerede ise tüm hayatıma mal oldu. İksirli bir özlem benimki, sevgili Kafka: arz-talep eğrisindeki optimum noktayı yakalamak…
Hüznü demlediğim doğrudur Gıyabında tüten dumanın da bir yansıması iken ruhum, Sedef sancılarla örülü şiirlerimin mutfağı Ve muhatabı hüzün kiremitli bir ev, Haznesinde süregelen o yangın Ve insan neye meylederse…
‘’Bir insanın hayatındaki en özgün şeyin delirmek olduğunu fark ettim.’’(Didem Madak) Ve bu gerçekleştiğinde artık her şey ama her şey için çok geçti… Bir yanılgı mıydı ruhun geç gelen baharı…
‘’Kahve içip fal kapatmıştım kendime. İçim kabarmıştı. İki vakit içinde ağaçlar çiçeklerinden vazgeçip meyveye duracaktı. Bir yabancı geliyordu uzaktan, birini mi bekliyordum? Evet. Hayır. Ağaçların vazgeçişini kutsayan yağmurlar yağdı günlerce.…
‘’Seni sevmenin mümkünlüğünü arıyorum, sonra kendimce bir sevgi buluyorum, kendimi seviyormuş gibi, kendimi unutur gibi, mevcut durumu inkâr edercesine…’’(Alıntı) İklim seferberlik ilan etti, azizim hani içerlediğim kadar sessizliğine sakin kalmaya…
Ölümü erteledim yıkandığım ırmağın damarlarında akan kandım adeta: Kardığım kadar yüce dağlarıAğlak sesler duydum ulaşmasıNe mümkün acıların nabzını tuttumUyku vaktime sırt döndümUmudun meclisinde annemin yüreğinde sektim:Kor heceler gibiKör dalgalar aşarken…
‘’Büyük aşklar yolculuklarla başlarve serüvenciler düşer bu yollara ancakOnlar ki dünyanın son umudusoyları tükenen birer çılgındırlarAma yaşarlar dünyanın dört bir yanındaÖlümle alay ederler sanki.’’(Alıntı) İğne deliğinde kuruldum tahtıma ne de…
Geç kalmışlığın merhalesindeyim, sen fani yabancıAşkın külliyesinde kayıt altına aldıklarıma da asla aldırma… Nakşeden karekökünde hüznünSevgi denen mıntıkanın da izindeSoyutlandığım öbek öbekSayıkladığımda durduğum her nöbetSarkacı kırık ruhumunDalgalı denizlere meylettiğim Evrenin…
Terk edilmişliğim müspet menfi tınısında, yorgun anlamlar yüklüyorum belleğime ve gerçekleştirdiğim tüm eylemlerden de almışken nasibimi efkârla yâd ediyorum dünümü.Sahi, rüştünü ispatlamış mıydım kalemimin?Hani, hani, üstü örtülü düşlerimi gerçek kılmış…
Ruhumun irsaliyesi azıcık da umudu bandım mı ufka… Kör noktası süregelen nidaların da isyanı ve açık ara farkla öndeyim hüzünlü kalpler yokuşunda. Muradımı dillendirmediğim kadar huzurluyum ve dua ettiğim kadar…
Yitik bir mısra belki de yatık bir tekneÖlümün öfkesi saklı içimdeDimağımdan taşan yaşlar yalnızlığın bakiyesiÖzlemsiz bir özne olma ihtimaliSarkacın kırık yüreği burkulan her sesiVe her sözcüğü mademkiBana bahşedendi Tanrı… Anlatamadıklarımın…
Her nefis ölümü tadacaktır ne de olsa ön sözü bir ayraçtır ömrün son sözü söyleyecek olansa kader ve Tanrı… Erişkin bir tanrı idi zaman Ruh ise ergen aşkına isyan eden…
Ölgün bir gün yeniden yeni baştan elimden kayıp giden mısralara ve şiirlere âşık olduğumun da mührü iken b/astığım ve asılı kaldığım semanın en iri kancası.Hüzünse bir rahmet.Aşüfte rüzgârsa kelli felli…
Anlamsızlığın tedirgin ettiği bir lahza adeta.Düşperest yolculuğumda sökün eden d/okunuşlar.İlahi bir rengin coşkusuna vakıf sıra dışı bir canlının aslında kendini sevmeye özlemi.Sarkaç kırık.Ruhlar kayıp.Edilgen bir şiirde tasniflediğim batıl ayraçlar.Gün pişekar…
Ölümle boy ölçüşecek yaştayım belki de çoktan geçtim o yaşı: yas aldığım kadar yaş da aldığım derin bir lahzada kendi kendime mırıldandığım bir yastayım, yasa mahiyetinde üzümün çöpü armudun sapı…
Ufaltılmış bir öğün gibi aşk ne de olsa vebası diye addedilir sevmek bazen yaralı yürek bazen yamalı bohça o en muteber esintide kaptırıvermek kendini aşkın hulasasına… Her insanın bir hikâyesi…