ÜŞÜYORUM
Bazen kırılır insan cama döner gönül kafesi Bazen incinir incecik dallarından Bazen diyemez tek bir söz Ama incinmiştir gonca gonca dökülür Açmadan kokmadan Belki mevsimsiz açmıştır Belki yalancı güneşe aldanmıştır…
KÜNYE - ben de yazıyorum, diyenler yazdı; biz siziz...
Bazen kırılır insan cama döner gönül kafesi Bazen incinir incecik dallarından Bazen diyemez tek bir söz Ama incinmiştir gonca gonca dökülür Açmadan kokmadan Belki mevsimsiz açmıştır Belki yalancı güneşe aldanmıştır…
yollar, izler, hep seni gizler, belki de izler, ömür bu ya, baharlarda çiçek , kışlarda baharat, ve sana giden tüm yollar, bahar bahçe, begonvil, salkım salkım, üzüm, o üzümlerden üzüm…
az az yaşıyorsun içimde kahvaltım gibisin az simit az peynir çokça demli çay Ve bir var’mışlar unutuyorum yavaş yavaş seni azalttım tütünü çoğalttım bugün güne yokluğun diyeti ile başladım azımı…
mavisini kaybetmiş bir göğüm, açılıp kapanmaz, bir kapıyım, iki elimi , açmaktan vazgeçmiş, incir ağacıyım, ne rahmet beklerim, ne rahmet beni bekler, ne kilitli, ne şifreli , artık ben, mavisi…
Dilek ağacından, “3 elma değil de 3 damla yağmur yağsa!” Hafif kalırdı feryadını anlatmaya. Zira bu, Beşeri ilimlerin de ötesine geçen bir vaveyla. Oysa o, Kesirleri dahi eşit eder payı…
bütün istasyonlar tek tek zamanın yorganından düşmeden geçildi sektirmeden adalet bağırdı heyy burdayım eski bir valizden düştüm beni de alın beni de kimse duymadı nezaket hanım el etti buradayım canım…
orman kollarını çocuk gibi açmış nefesimi kucak kucak sarmış görüşe çıkmış gibi bacaklarım üç yaşında hoplaya zıplaya ormanın yolunu deviriyor kuşlar şakıyor köpekler havlıyor gün doğumu aldırış etmeden gözümü açıyor…
Severdim papatya saflığın daGöz yaşımın dili vardıDökülürdü taç yapraklarınaSen hiç işittin miSesimi inim inim inleyenLime lime olanAçtın sabahın sedasınaSaldın kokunuBeslendin Gülen gözlerimdenAma hiç farkına varamadınHer Gidişin bir dönüşü olmazİnsan gider…
yaşam, bir nahoş gülümseme tutturur, anlama, mana katarak, öyle, saatlerce bakarsın, mana denizinde, ölü bir balık, tutup, anlamsızca, biraz da manasızca, boş, pencerelere, boş, koltuklara, boş, duvarlara, anlam katarsın, boş,…
seneler, koşuyor, durmadan, yılmadan, ayağıma, değmeden, soluğuma, bulaşmadan, ne, karıştım, ne, dahil olabildim, muafiyetim, tarihten asılmış, ne, dar ağacı var, ne, baharlar açan yolu, zaman, damlıyor,üzerimden, ıslak, ıslak, ayrıktan bir…
Onun hayatında kuşlar bile şiir çığlığı atıyordu Şiir kadınının belinden sarılmak yerine Acıların, Kadınının zülüflerini taramak yerine Hüzünlerin, Çocuklarının annesinin elinden tutmak yerine Hasretin elinden tutup, Durma! Göğe bakalım diyordu.…
harflerin elinden sapanı düşmüş günaydın sevdiğim bir çift serçe özgürlüğe kanat çırpıyor günaydın yaşamak ve korkusuzca adımlar koşturuyor en ıssız caddelerde en kalabalık sokaklarda günaydın adım tutuksuz kelimeler uçuşuyor o…
çiçek gamzeye gülüş düşe düşse çoçuk yüreğim yeşerecek yalancı baharları yüreğimin kışlarından çıkarabilsem ve sussa içimin sesleri içime içime bağırmasa feryadlarım harflerim bir bana çemkiriyor bayım muhatapsız harflerime benzer bulmak…
kazananı olmayan bir savaştı bizimkisi bina aynı kapı pencere baca aynı biz başka başka sokakların çocuğu başka saksıların çiçeği sen lüks gübrelerle vitaminlerle beslenirken ben annemin bitmiş yağ tenekelerinde ıspanak…
sevdim, güler gibi, oynar gibi, tapar gibi, çocuklar gibi, sevdim, çocuktum, anlayamadım, zaman, fırtınasını eline aldı, savurdu, yerden yere , süpürdü, sokak , kapı, yaş’landı, yüreğin bulutu, ve büyüdüm, sevmek…
Kusurları örtmek ve ayıp araştırmamak üzerine durduk ve sizlerde bu yazımızdan bizler gibi ders çıkaranlardan olursunuz inşaAllah.İnsanların ayıplarını araştırmamak, hatta tesadüfen görülen ayıp ve kabahatleri dahi setretmek, yani örtmek, her…
bugün bana ilk defa güneşin turuncu şalını giydirdiler o turuncu şalın üzerinde mahpus titreyen ürkek adımlarım yürüdü ıslanmış tütünün boynu bükük dumanları yol aldı varamadığım diyarlara öpemediğim gamzelere siyah oklardan…
Yüzünün kasvetli çizgileriyle Hüznün hapsinde azraille arkadaş şimdi şakaklarına defalarca uğramış onsuzluğun hasreti baş göstermiş yine fikirlerinin mahkumiyeti onu kafese sıkışmış tasvir ederken kendini ondan da beter kapana sıkışmış halde…
Unuttum mu seni? Unutulurmuş demek ki aşk Unuttururlarmış insana aşkı İçimden seni yaşamak mı gelmiyor? O kadar mı yıldım? Derken bir bakışa maruz kalmak Bir iki tatlı sözcük duymak Ambiyans…
Düz ağacın eğri dalı boy atmış, Sinema filmidir hayatı bunun. Sayesinde, yedi kat arş ucalmış? Yalan, dede, baba sanatı bunun. Zihniyet bozuksa hilesi vardır, Düşünmeyen serin belası vardır, Yürek hissederse…
“Ey inananlar! Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek şeye çağırdığı zaman icâbet edin. Allah’ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve sonunda O’ nun katında toplanacağınızı bilin.” Bu haftaki konumuzda hak…
Yalnızlığımızdan suskunluğumuza kimler girebilir çehremize? Hayat senaryo, kumların dibinde pranga benliğimizi saklayan. Geceden geceye kimler koşturabilir ömrüne? Zafer, bulguların nesnelliğindeki sessizlik, Sükutu sökmek kalplerden. Bir ant gibi şehri fethederken Acıları…
Yalnızlığın gizleri dökülüyor dudaklarından. Sükut-u inmek merdivenlerden, Harflerle yazmak gibi bir batağın yırtıcı deliklerini surlara. Yağmurların soluğunu çekerek çocukluğa fidanlar bırakıyor en bitik yaşlarımız, Örüyor yaşları dizgin dizgin kurumuş toprak.…
7. Sayımız için,ŞiirÖyküDenemeAnlatıRopörtajYazılarınızı bekliyoruz… kunyeedebiyat@hotmail.comSon tarih 27.06.2020 Reklamlar