Kıymetli Okuyucularım,
Öncelikle geçen hafta Kahramanmaraş ilimizde yaşanan ve özelde on ilde yaklaşık on dört milyon vatandaşımızın, genelde tüm ülkemizin etkilendiği yüzyılın afetinde hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve sevdiklerini kaybedenlere ise sabrı cemil diliyorum. Rabbim daha beterinden muhafaza eylesin diye de dua ediyorum.
Kıymetli Okuyucularım,
Bu makalemde uzun uzadıya depremlerden bahsetmeyeceğim. Çünkü bir haftadır hepimiz ekranlara baka baka adeta deprem profesörü oluverdik. Beni tanıyanlar ve yazılarımı takip edenler bilirler ki, 25 yıldır bu konularda onlarca makale – şiir kaleme aldım. Sayısız seminerler verdim. Tatbikatlar yönettim. Başta Çorum Ulucami olmak üzere bazı ilçelerde deprem vaazı yaptım. Bu süreçte kâh sevindim kâh üzüldüm. Lakin bugün eski makalelerime şöyle bir göz attığımda birçok riske ta o zamanlardan parmak bastığımı görmek beni vicdanen rahatlatıyor. Arzu edenler internette makalelerime – şiirlerime ulaşabilir, sosyal medyadan takip edebilirler.
Kıymetli Okuyucularım,
‘’En iyi okul tecrübedir ama okul masrafı birazcık çoktur’’ sırrınca 17 Ağustos ve diğer depremlerden masrafı çok ödedik ama maalesef gerekli dersi alamadık. Hala hep aynı şeyler üzerine konuşmaya devam ediyoruz. Hiç olmazsa ‘’Ders alınmış başarısızlık başarıdır’’ sözünden hareketle bu depremden ders alalım.
Bu bağlamda; ne olur, Üniversitelerin (Keşke imkân olsa da buna Fen lisesi son sınıf öğrencilerini de eklesek, yarın her biri ülke yönetiminde önemli yerlerde olacaklar) inşaatlarla ilgili Mühendislik bölümü öğrencilerine deprem bölgesini bir plan dâhilinde iyi rehberler refakatinde gezdirelim. Afetzedelerin acılı hikâyelerini birinci ağızdan dinletelim. Gözyaşlarına şahitlik ettirelim. ‘’Söylersen unuturum, gösterirsen yarını hatırlarım ama yaptırırsan -o afetzedeye, öksüz yetime dokundurursan- hiç unutmam ve ihtiyaç halinde doğrusunu yaparım’’ misali yarın etkili yetkili olduklarında, kontrollere gittiklerinde, ruhsatlara imza atacakları zaman mutlaka olumlu etkisi olacaktır. Planla uyuşmadığı zaman, fiziksel olup ihtiyaç halinde fonksiyonel olarak işe yaramayacağı zaman ‘’Ben ta öğrenciliğimde deprem bölgesini gezdim gördüm, imza atıp vicdan azabı çekemem’’ diyecektir. Allah aşkına bizlerin Japonlardan ne eksiği(!) var. Onlar daha dört beş yaşlarından itibaren çocuklarına Hiroşima’yı, Nagazaki’yi ve diğer felaket bölgelerini gezdiriyorlar. Bir daha tekerrür etmemesi için umudumuz sizsiniz diyorlar… Bizde maalesef söylem ziyadeli ama eylem birazcık cılız kalıyor… Kelamı fazla uzatmayım, kalın sağlıcakla… ama olası depremleri unutmayalım, olmaz mı?