insan büyütürmüş
öyle anlı şanlı
güle oynaya
bağıra çağıra
bir damla gözyaşında
bir avuç dolusu hüzünde
gamzelerin kırılmış çizgisinde
yalnızlığın ezgisini büyütürmüş
esrik yeller dokunur
yılkılar çoşar
ezim ezim ezilir
cansız bedenim
bir avuçlarım kalır
bir hüzünbaz toprak
boy atmış ince bir dal
boynuna ağır
canına yaban
sanki ölüm
eski zamanların hırkası
paralandıkça üstüne yapışan
kımıldadıkça batan
kim der kim
bu halinin mimarı
“sen” derim içimden
yalnızlığın soğuk nefesi
dokunur titrerim
ürkek bir serçe gibi
ardından içimin sesleri çoşar
yılkıların üzerinde
hey hat !!!
malzemeden çalmış
demek ki der !!!
düşerim sesin telinden
içime içime konuşurum
ölüm bile
toprağına almıyor da
avuçlarımda kalan
topraksız saksılarda
bir menekşe kokusunda
direniyorum
suyum candan
çapam
hüznün göz kapaklarından
yalnızlıkta büyür mü dersin
büyür büyür
hem de en sevdiklerinin
bir yürek
bir kürek
toprak atışlarından
küreği kazmayı vurmadan
bakışları
sesleri
ile büyütürler
öldürmezler
cam önüne koyarlar
izlerim
koşan adamları
gülen kadınları
torbaya girmiş
bayram çocuklarını
boynum bükülür
solarım
sarı bir gül goncasında
doktor kansızlık der
ben sensizlik
avuçlarında
saksıda öldüm
dön de bir bak
vakit bayram
Sibel Karagöz
