Loading

Bekle,
yalnızlık sokakları çıkmazlarla örülü bir ülkedir.
ve mavi levhalarında
sana söylenmemiş yalanlar gizlidir.
Biliyorum, kırık bir oyuncak gibi
onarılmayı bekliyorsun;
biliyorum, imrendiğin ne varsa
çocukluğun almış ellerinden
ama bekle,
soğumuş yıldızların pencerene döküldüğü
ve camlarında tufanların dindiği o geceden
çıkacaksın sabaha bekle.
Biliyorum, göç mevsimlerine aldandın
bıraktın kendini medcezirlere.
Biliyorum, yitik parçaların
el yordamı yerleştirildi yerine
ama bekle
seni onaran seni yaralayandır bekle.

dipdiri bir ayaz yalnızlık,
hoşça kal demeden duracak öyle içinde.
Gece fenerleri, kirli gökte puslanmış yıldızlar
hepsi kuduz bir köpek gibi ısıracak seni.
Bekle, deniz tuzları
döksün kabuklarını yaralarının
bekle …
Biliyorum yeşermek zor, ölü ağacın köklerinden
içi un ufak olmuş kocaman bir gövde bu
sararmış bir yaprak değil ki düşen
Bekle …
Yüzün kaç kişiye mezar olur,
kaç kere dirilip ölürsen
o kadar bekle.
Zehirli bir şaşkınlık takın gülüşüne
imalar imlalara dönüşsün bekle.

Kendini hangi endişe ile onarırsan
ona benzersin,
asık yüzlü bir yabancıya daha çok,
biliyorum .
içini dağlayan ateşle bekle.
hangi berrak su nilüfer barındırır?
biliyorum, pervasız bir öfke
vakitlice uyandırmaz hiçbir şeyi.
biliyorum yarın için adanmaz bugün.
ama bekle.
onarılmak bir söz ile dirilmektir.
ne sürgün, ne küskün …
bekle.

Reklamlar

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: