Loading

Kalmadığında maskem
Kırıldığında kuklam
Ellerimde ip
Devamını getirmek istediğim
şiir

Bittiğinde tiyatro
oynanırken değil
Gönüllüsü olduğum bu vodvil.
Saygının eğreti karşılıksızlığı
Gül, yoksa kahkhahan acır.

Hoş geldiniz, buyurun
Hamletin sırası:

Yok olan kaçıncı kişiliğim!
Bu bağıran da kim?
Ya az önce ağlayan?
Bana ölmek isteyeni gösterin
onunla konuşmam lazım.

Dünya, belki o zaman anlaşırız.
Dünya, belki o zaman anlaşırız.
Yanıtlanır cevapsız çağrı.
En yakınlarımla tanışırım.
Şakasız, yalansız.

Eksi yediden aşağıda.
Diyebilirim gerçekten arkadaşız.
Bir kere inansan, bu cehennemde
beni hiç görmediğine.
Sana anlatırdım polisi de atlantisi de.

Böyle bilme, beni yanlış yaşadın.
Zamana karşı bir manzarada yalnız.
Dursan da önünde burası dünya
İlk kez ayak bastığın dükkandayız
anlam arama, her şey satılık.

Biraz sevgi görene kadar
üzerindeki yadigar ıssızkılık bile
Merham.

Merham
Bay, Merham!
Alacak mısınız?
Tabi, lütfen, benim hatam,
kusura bakmayın, pardon,
sadece şiiri bekliyordum..
Devamı romandı sildiklerimin

Sokağın karanlığında
defalarca kez toza bulayıp parlatmaktan,
artık incelik sıkıştırıyor ellerini.
Ararken gözlerinin içinde gerçeğe dair bir zerre
seni tanımak istediğimden, değil.
Bu ıssızlık hareket edemeyecek kadar daraldı
yanında kalmak istediğimden, değil.

Yıllar oldu ilk gösteri biteli
Heyecanıma yenik, sahneden düşeli
En içten sözleri ettiğimi sandım
gidenler değil de titreyen sesim gelince geri.
Hep bir ağızdan bağırıyorduk
Ben, gölgem ve elim,
Son perdedeyiz.
Unutmuştum,
söylemem gereken repliği,
“Leke de olsa, benim.”

Leke, leke… lekeyim.
Zaman geçmek bilmedi o an
Sona çıkıp gitmek vardı, ben değil
Sanki benden önce de vaktim azdı.
Kalkıp gidemedim ansız.
Doğaçladım duymak için alkışı
Bilmiyorum bittiğinden miydi
gösteri, anlayamadım.

Seyirciye verdiğim selamdan sonra
her şey taklit kaldı.

Kısa bir aradan sonra tekrar beraberiz
Sıra yalnızlığın:

Her dakika artan o kalabalık.
Çeyrek asırdır, sayamadım
en önü kaç ailenin kapladığını.
Sahnede yaşatamadığım tek duygu gurur
altındayken ayaklarımın.
Canları pahasına aramaktan vazgeçmeyecekler.
Duyabilen hayatta kalır.

Bu olmalıydı ezberini unuttuğum
senaryonun anlamı.
Oynuyorum gözlerimi kapatıp.
Daha içten daha canlı
Ne bir canavar
ne bir isim, savaştığım
rolsüzlüğün verdiği inandırıcılık.

Gerçek yavaş yavaş terk ediyor koltukları
yoksa yine mi yanıldım? Hayır, hayır.
Kim başarabilir ki zaten birkaç dakikadan sonra
oturduğu koltukta gerçek kalmayı.

Gerçek yavaş yavaş terk ediyor koltukları
yoksa yine mi yanıldım? Hayır, hayır.
Kim başarabildi ki zaten birkaç dakikadan sonra
oturduğu koltukta gerçek kalmayı?

”Kimse” diyor Dostoyevski, Montaigne’ den kaçırırken bakışlarımı.
Elbette demiştir… Gözümde büyüttüğüm korkuların yalancısıyım.
Dönüp ikinci kez bakmadığım suratların ressamı.
İçindeki sesin duyabildiğin tonu Pessoa’sı.

Yükselen Breton tepkisizliklerine karşı hazır Deniyorum bir hayali açıklamayı, omuzlarım yukarı Nadjayla göz göze, benim için hiçbir şeye mecbur olmadığımı söyleyen bir kadın. Sonunda sessizliğini bozup gerçeği ikna edecek bir soru sordu; ”Sen hiç hatalarından ders almaz mısın?”

DN

Reklamlar

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: