Ah be Züleyha!
Yorgun bir rüzgarla esip gelsem semtine.
Saçlarının kokusunu çeksem içime.
Ne kadar sen varsa biriktirsem zulamda.
İltica etsem zümrüt yeşili gözlerine.
Demli bir çayın buğusunda…
Mülteci olsam sevdalı gülüşüne.
Bir ömür sende kalsam sessizce.
Sevsem yüreği yaralı çocukları bakışlarında.
Ah be Züleyha!
Bir damla olup süzülsem gözlerinden.
Akıp karışsam Nil’in azgın sularına.
Deli dalgalar gibi vursam kıyılarına.
Gelgitlerle sarılsam kollarına.
Yıksam ayrılığın taş duvarlarını.
Nakış nakış sevda işlesem yüreğine.
İlmek ilmek seni dokusam yazgıma.
Öpsem yüreği yaralı çocukları gözlerinde.
Ah be Züleyha!
Gül misali soldu ömrün aşk uğruna.
Feryad etti kalbin bülbül gibi hıçkıra hıçkıra.
Ağlaya ağlaya aşkın perdesini çektin gözlerine.
Yusuf gibi yar için düşerken bir dipsiz kuyuya.
Çırpındıkça mahkum oldun yalnızlığına.
Ey benim dağ kalbime gömdüğüm.
Bir bilsen ne zormuş sevip ayrı kalmak.
Ah be Züleyha!
Sevgiliyi her gece rüyalarına misafir ettin.
Saatlerce göz göze bakıştın.
Yusuf diye diye can çekiştin.
Hayaliyle canlanıp yıllarca yaşadın.
Kaybedecek iken umudunu Yusuf’a yar oldun.
Ömrünü berdel ettiğin sevgilinin nefesinde yeniden var oldun.
Bir ölünün dirilişi gibi.