MUTLU OLMAK İÇİN KORKULARIMIZI YENMEMİZ VE ACILARI UNUTMAK GEREKLİ
Hayatımızı kurarken, hep güzellikler üzerine kurmaya gayret ederiz. Her şeyin en güzelini isteriz. Kavga istemeyiz ki sonuçları bizi korkutmasın diye. Üzülmek istemeyiz acıları içimizi acıtmasın diye. Sevgili ediniriz, sonrasında Allaha yalvarmaya başlarız ayrılık olmasın diye.
Mutluluk her ferdin kalbinden geçer, ah bir düğün olsada davul zurna eşliğinde halay çeksek deriz. Bize evlenme teklifi yapıldığında veya sevdiğimiz kıza evlilik teklifi yapacağımız zaman diken üzerinde oluruz heyecandan kalbimiz duracak gibi olur. Eşimizin hamilelik haberini aldığımızda mutluluktan adeta uçacak gibi oluruz. Çocuklar okula başlayacakları zaman büyük bir heyecan ve gizli gizli duygulanırız ve gözyaşımızı tutamayız, yağmur olur dökülür gözyaşlarımız. Yeni bir elbise veya ayakkabı aldığımızda heyecanlanırız giymek için. Kışın girmesiyle beraber yaz gelmeden yaz tatiliyle ilgili planlar yaparız, bu yıl hangi sahil kentine gitsek, iyi bir otel ayarlamak için internetten harıl-harıl araştırırız. Bulunca da sevinçten kendimizden geçeriz. Ev araba alma hayalleri kurarız aldığımızda inanamayız aldığımıza, bu araba ve ev benim mi diye için-için kendimizi sorguya çekeriz. Binerken veya eve girerken defalarca dualar ederiz, peşinden bolca şükür okuruz.
Yani anlayacağınız üzere mutlu olmak için bir çok sebebimiz var.
Tanrı mutlu olmayı her insana nasip etmez. Mutluluk göreceli bir kavramdır. Her insan mutlu olmayı bilmez, sevinmeyi bilmez, hayatı boyunca karşısına o kadar fırsat çıkar mutlu olması için, ama karamsarlığı yaşar ve yaşatır size. O karamsarlığı yarattıkça siz onun karşısında adeta isyan edersiniz, Allah canımı alsa da senin bu karamsar hallerini görmesem diye. Karamsarlığa bürünen insan mutlu olacakken dahi kötü enerjisiyle hem kendi karanlık dünyasının içine yaydığı kötü enerjiyle beraber sizin iç dünyanızı da karartır.
Ben kendimden örnek verecek olursam, bu tip insanların yanında kesinlikle mutluluğumu fazla göstermemeye gayret ederim. Hemen sizi bozacak sizin sevincinizi kursağınızda bırakacak patavatsızlıkta bir cümle eder ve mutlu olduğunuza olacağınıza binlerce kez pişman olursunuz.
Yakın zamanda başımdan geçen bir hikayemi sizinle paylaşmak istiyorum izninizle. Arabamın on bin kilometrelik bakım zamanı gelmiş ilgili firmanın servis bölümünden randevu alarak randevu günü arabamı servise bırakınca üst katta oturma yeri varmış, oraya çıkmamı isterse orada bekleyeceğimi söylediler yetkili görevli. Kendisine teşekkür ederek çıkma güçlüğü engellimden dolayı çeke çeke ağır şekilde çıktı. Yanıma daha sonrasında çocuklu bir aile geldiler, birlikte artık aracın bakımının bir an önce yapılmasını ve bitmesini bekledik. Kızın elinde telefonla arabasının videosunu çektiğini gördüm bu durum çok hoşuma gitti bende kendi arabamın videosunu çekerek durumda paylaştım. Sonrada işim bitince yola çıkıp memlekete döndüm. Yolda sevdiğim bir dostumla karşılaştım biraz sohbet ettikten sonra videomu görmüş bana hitaben ya ne çok şey paylaşıyorsunuz tuvalete gittiğinizi dahi artık paylaşacaksınız diye korkuyorum diyince, cevap verme gereği duymadan sözü değiştirdim. Ama çok bozulmuştum. Sonra kendi kendime düşününce üzüntümün boş olduğuna karar verdim. O sözü kullanan insan zaten patavatsızın biriydi ailecek öyleler. Sonra mantıklı biri olsaydı benim paylaşımlımla ilgi demesi geren şu olurdu. İyi etmişsin kazasız belasız binmek nasip olur inşallah derdi. Bunu demediğine göre bu insanın sarf ettiği söz için üzülmem anlamsızdı.
Mutsuz olmak için mutluluğun yanına bir bahane bulur ve o anı hem kendisine hemde çevresine zehir eder. Bunu nasıl başardığını ne sorun nede düşünün. O tiplerin her zaman bir bahaneleri vardır.
Bir söz vardır; iki dakikalık keyfim vardı içine ettin diye. İşte onlar bu insan gibileri olanlardır.
Not: bu yazıyı künye için yazmaya karar verdiğimde sadece köşe yazısı olarak düşünmüştüm yazının geldiği yer kitap halini almaya başladı, umarım kitabı çıktığında zevkle okursunuz