Loading

                      Merhaba sevgili dostlar, satırlarıma, şu cümlelerden başlamak istiyorum. Ne yazsam! Ülkenin birinde, ne yazsam isminde bir adam varmış. Sürekli bir şeyler yapmaya çalışıyor, sürekli kendini geliştirme çalışıyor, oldu olacak derken ve bir bakıyor yine elinde hüsran. Bu hüsranlar adamın canını sıkıyor.

                    Allah’ın resulü: “iki günü, aynı olan zarardadır.” Diyor. Ve ne yazsam diyen adam, bu hadisi duyduğu ve bildiği halde, bir türlü o zarardan çıkamıyor. Ve bu adam kendini suçluyor. Kendini yaratana dua ediyor. Allah’ım beni bu sıkıntıdan kurtar, Allah’ım beni; iki günü, aynı olan zarardadır. Hadisi şerifinden azat eyle, aciz kulun sürekli üretmeye, çalışıyor diye dua ediyor. Rabbine, dua ediyor, bir bakıyor. O dua kabul olmuyor. Belki oluyor da, yeri ve zamanı vardır. Diye şükrediyor. Bazen nefsine uyuyor. Bazende nefsi ona uyuyor. Ne diyor! Taptuk emre, Yunus Emre’ye: sen nefsini öldürme, sen nefsinle savaşmayı öğren.” Bu sözü duyunca bir daha, nefsine uymayı değil nefsiyle savaşmayı seçiyor. Peki nefsimizle nasıl savaşacağız. Onu nasıl alt edeceğiz. Değerli dostlar şöyle nefsimizle savaşacağız:

  • Allah’ın yapma dediğini, nefsimiz yap diyorsa, nefsimizin değil! Allah’ın dediğini yapacağız.
  • Günaha bulaşmayacağız
  • Tövbemizi ve zikrimiz bol bol yapacağız.
  • Kibirlenmeyeceğiz.
  • Ne oldum değil, ne olacağım diyeceğiz!
  • Özellikle geldiğimiz yeri unutmayacağız.
  • Kendimizi dev aynasında görmeyeceğiz.
  • Gurur ve kibir timsali değil! Tevazu sahibi olacağız.

Olacağız da gel de, şimdi ki! Nesle anlat, değil mi? Ne yazsam bey!

-Aman anlamazlarsa anlamasınlar, Adem bey!

-Biz Allah’ın yolundan gidelim de yeni nesil, ne yaparsa yapsın, biz hakkın yolundan ayrılmayalım da.

– bak sende şimdi, nefsine ve şeytana uydun, Allah diyor ki: “Bir yanlış gördün ise elin ile düzelt elin ile düzeltemiyor isen, dilinle düzelt, dilin ile düzeltemiyor isen, kalbinle buğuz et diyor.” Çünkü sen kainatın temsilcisisin, bozgunculuk yapmaya değil, düzeltmeye geldin. Diyor. Ve böylece sen benim temsilcimsin diyor. Ne yazsam bey! Bir daha nefsinin ve şeytanın kurbanı olma! Güzel güzel, hayatımıza devam edelim. Hakkından yolundan ve hak ayrılmayalım. Hakka baki olalım.

                                                   Saadet       

               Yeni yeni, hayata ve insanlara karışıyordu.  Ve kendinden bir ders çıkarmaya  çalışan insanlar, bir hayli artmıştı. Saadet bunlardan bir tanesi idi: Saadet, mutsuzları mutlu etmeye çalışan, iyi kalpli bir insandı. Kendini değil sürekli başkalarını düşünen, başkaları için kendini yoran insandı. Bir gün saadet, komşusunun çocuğu ateşler içinde yanıyordu, hemen komşusunun evine gitti. Ay bacım ne oldu bu çocuğa! Bilmiyorum komşu bir anda ateşlendi. Nasıl oldu ne yedi bu çocuk! Valla komşu, komşunun çocukları dondurma yerken bununda canı istemiş terli, terli dondurma yemiş. İyi etmiş komşu, insan terli, terli dondurma yer mi? Hiç!. Valla komşu  bu çocuğa çok dedim. Oğlum kimsenin dondurmasından yeme, terli, terli su içme! Dinleyen kim. Dinlemiyorlar beni komşu,  şimdi ne yapacağız komşu hiç telaş etme, sen bir tepsiye sirkeli bir su yap ateşini düşürelim. Ondan önce de ateş düşürücü şurubunu içir, sirkeli su ile ateşi düşer. MazaAllah! Çocuk menenjit hastası olur. Ondan sonra çık, çıkabilirsen işin içinden. O gün komşuyla çocuğun ateşini düşürür Saadet. Saadet nasıl biri işte görüyorsunuz. Kim düşkünse onun yardımına koşar. Böyle biri; herkesi mutlu etmeye, adamış kendini. Saadet… saadet, kara kaşlı kör talihli saadet, bu kadınında mendebur bir eşi var.  Öyle belalı bir, öyle sorumsuz bir insan ki: Alkol, başka kadınlarla yatıp kalkmalar, her türlü pislik var adamda, organ mafyalığı, uyuşturucu ticareti her şey mevcut adam da. Ama saadet, öyle mi? Garibim kimseyi üzmez, herkesi mutlu ederdi. İşte böyle hikaye. Yani insan iyinin yanında kötüyü barındırıyor. Komşuları bir günden, bir güne soruyor mu? Bu saadetin durumu nasıl, hali nasıl diye, hep ben, hep ben, biraz da saadeti mutlu edin. Etmezsiniz işte! Garibim ordan, oraya savurulurken, bir bakmışız kadını, öldürmüş o mendebur herif. Bu mendeburun ismi de Tacettin di. İşte böyle hikayeler, hayatlar yok olup gidiyor. Kadınlarımız, kızlarımız yok oluyor. Siz onların hayatını ve hikayelerini deşmeyin, siz sadece kendinizi düşünün.

                          Bu iki hikaye de, insanların, iç alemindeki hikayelerini anlattım. Böyle insanlar ve böyle hikayeler çoktur. Umarım, kendinizden önce hayata ve hikayelere, dokunun, kendinize değil başkalarının hikayelerine dokunun. Mutlaka insanlar, bir, birbirine muhtaçtır. İnsanlar kardeştir. Ülkenin bir yerinde, böyle insanlar, sizden umut ve yardım beklemektedir. Kalın sağlıcakla.

Reklamlar

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: