İlkokul döneminden önceki dönemi kapsayan yani okumaya ve yazmaya ilişkin sahip oldukları ön koşul, bilgi, beceri, alıcı ve ifade edici tatlı bir dil, sözcük bilgisi, görsel algıya sahip olması ve bunların hepsinin tutumlarıdır eken okuryazarlık . Doğumdan itibaren destekleyebileceğimiz bir tutumdur.
Mesela altı aylık bir bebeğimizin eline bir kitap verdiğimizde kitabın sayfaların çevirmesi ve kitapla bir oyuncak gibi oynaması çocukların ilk kitap farkındalığını kazanmasını sağlar.
Çünkü ;”Her çocukta farklı bir çağrışım yapıp farklı şeyler hissettirecektir.”
Erken okuryazarlık dönemini ne kadar iyi desteklersek yaşamaları boyunca İlkokul, Ortaokul dönemlerinde de çocuklarımızın sosyal, akademik becerileri bir o kadar daha desteklemiş oluruz.
Tabi ki burada yetişkinliklerin sorumlukları bir katta daha artmaktadır, çocuğunu bir kat daha yukarı çıkarmak için.
Çünkü ; Çocukların hazinesinde geniş ve güçlü bir bilgi yığını vardır. Bu yüzden Çocukluk “doğal değil, sosyal bir inşadır.”
Bizlerde bu inşanın temelini sağlam atmakla başlıyor.
İlk olarak ise “çocuğumuzu bir mülkiyet olarak değil bir birey olarak” ele almakla başlar.
Erken okuryazarlık sayesinde çocuklarımız kendilerine özgü bir temel bulacak ve bu çocuklarımızın kendini yaşadığı bir olayla özdeştirilerek hayata 1-0 önde başlayacak.
Sevgili okurum
Verin çocuklara kalemi, çizsin hayatın renkli duvarlarını…
Bırakın karıştırsın kitapları, karışmasın hayatın karmaşasına, araştırsın, yaşasın hayatı kitabın her sayfasında.
Zira unutmayalım ki ağaç yaşken eğilir…