Keşke;
Eşyalara verilen özen, değer adı her neyse!!!!!!!
“İnsana”
bu dünyadan gelip geçen, canlılara verilseydi.
Ne yazık…
İnsanın canı da, yaşamı da önemsiz.
Ölümü unutup, üç günlük dünyayı birbirimize zulüm ederek geçiriyoruz.
Bakıyorum herkes mutlu……..
Bakıyorum;
Herkes mutsuz! Umutsuz! Birbirine tahammülü olmayan! Neydim, ne oldum, ne olacağım!
demeyenler v.s… çıkarcı, nasıl yapsam da yüreğini eline versem diyenlerle dolu bir dünya…
Geriye dönüp bakıyorum ve en güzel çocukluğu yoklukla yaşamış olsak da en mutlu, en umutlu zamanlarımızmış.
Anılarımız, canımızı yakan kayıplarımız, o günlere duyulan özlemlerimizle bu dünyadan geçiyoruz…
Merhametin, doğruluğun, masumiyetin, insanca yaşamanın hakkını vererek büyümüştük.
….. O zamanları mumla arar olduk.
Evlerimizde dolusuyla mum olurdu. Çünkü elektrik kesintileri vardı. Saatlerce karanlıkta kalsak da mutluyduk.
Ya gaz lambası ya da mum ışığında, duvara yansıyan gölgemizle oyun oynamamıza fırsat olurdu…
Ödevlerimizi titreyen mum ışığında yapardık. Komşunun komşuya ayırdığı bir kaç mumu olurdu mutlaka. Çünkü mahalle bakkalları yok satar. Çok kıymetli o dönem mumlar…….
Şimdi bir saat kesinti olsa herkes telaş içinde….
Niye?
Ve…
Yeni nesil, salgın hastalık ile tanıştı. Ne kadar acı ki! (Herşeyden uzak, teknoloji bağımlısı olarak evlerde.)
Okuldan uzak, sokaktan uzak, arkadaşlıktan uzak, aileden uzak, v.s…
Sonuç:
______Yaşamın değerini bilmeyen, ağzından çıkanı kulağı duymayan,
Sevginin, merhametin çıkar ilişkisine döndüğü, sahiplenmenin cana kastedilği, birbirine katlanmak zorundaymış gibi hissettirildiği, anlamsız kavgaların, huzursuzluğun olduğu, kötülük namına haksızlığa karşı iyiliklerin tüketildiği, sorunlu, takıntılı, acımasız, caniler ile dolu bir dünya olduk…
Toplum olarak suçluyuz.
Güzel olan her şeyi tükettik.
Yok ettik.