Vücudumdan ayrılmış başımı, bir çanta gibi taşırken
Diken batmış parmağın için, bir sürü yaşımı aştım
Koştuğum caddeler boşuna diye feryat ederken
Her yıkılışımda kanayan ruhumu görme diye uğraştım
Geceden sabaha, sabahtan arafa uykuları ararken
Beş para etmez ağızlarda, vefanın öldüğünü gördüm
Bir gölge gibi mutluluğunu mutluluğum sanarken
Mutlu olduğum için, hunharca öldürüldüm
Tufan kopmuş gönlümde nefes dahi alamazken
Kalabalık yalnızlığın kıraçlanmasın diye tebessüm ektim
Şansızlığıma binlerce kez söverken
Kırışık alınlı yaşamı senin sayende heba ettim
Bedenimden ayrılmış merhameti sen diye yazıya aktarırken
Anladım
Sokak lambalarının beş kırk beşte geceye veda ettiğini…