1.Yazmaya nasıl başladınız ve edebiyata olan ilginiz nasıl gelişti?
Lise yıllarımda şiirlerle ve denemeler ile aforizmalarla başladım. Yazmak için özellikle uğraşmadım. Sadece aklıma gelenleri not alarak devam ettim. Bir kitabımın önsözünde bir açıklama yapmıştım, aklıma bir çip takılsa 5 eser çıkar diye. Şimdi 7 eserim var ve sürekli aklımdan geçen cümleleri, kurguları yakalamaya çalışıyorum. Bir kitabı içinizden okumak gibi, izlediğiniz bir filmin görüntülerini tekrar aklınızda döndürmek gibi kesintisiz bir şekilde devam ediyor içimden geçenler. Yakalayıp yazabildiklerim içimde olanların yarısı bile olmadığına emin olabilirsiniz.
Edebiyatla aram kitap okumakla başladı. Kitaplar ve başka insanların hayal dünyası her zaman büyülemiştir beni. Sürekli okuyup sürekli yazınca doğal olarak da kendinizi geliştirmiş oluyorsunuz.
2. Edebiyat yolculuğunuzda size ilham veren yazarlar veya eserler hangileridir?
Eserlerimde esinlenmediğim için direk olarak etkileyen biri veya birileri olduğunu söyleyemem. Ama tabi ki beğendiğim yazarlar var. İç dünyanıza giren ve içsel olarak da olsa duygularınıza ve düşüncelerinize yön veriliyor. Yine bu da kendi seçiminiz olmakta çünkü okuyacaklarınızı kendiniz belirlersiniz. Yazdıklarım ile okuduklarım çok başka formatta. Herkesin kendine özgü olması gerekir kalemi. Örneğin “Düşük cümleler kraliçesi” lakabı aldım bir okurum tarafından, şiirsel bir anlatımım olduğu söylenir ve bu benim kalemimi oluşturmakta.
Yazar olarak beğendiğim yazarlar elbette ki var, Nutuk mesela güzel bir şaheser. Bunun dışında Tanrılar Okulu kitabından çok etkilenmiştim. Sabahattin Ali, Cemal Süreya, Aziz Nesin, Nazım Hikmet Ran, Halide Edip, Cemil Meriç, Osman Balcıgil Madeline Miller, Osho, Dostoyevski şimdilik aklıma gelenler. Okumaktan zevk aldığım yazarlar.
3. Yazma sürecinizde ilham almak ve yaratıcılığınızı beslemek için neler yaparsınız?
Özellikle bir şey yapmıyorum aslında. Söylediğim gibi zaten susmayan bir beynim var. Dolaylı yollardan da olsa kitaplar ve diziler besliyor diyebilirim. Birkaç defa yazdığım öykülerin birebir olmasa da benzerlerinin filmi ya da dizine denk geldim. İlginç gelmiştir bu durum bana. İzledikten sonra yazmış olsam esinlendiğim düşünülebilir ama yazdıktan sonra denk gelmeme bir açıklama getiremiyorum. Çekim yasası olabilir. Yine de bir yerlerde aynı hayali paylaştığım birilerinin olması mutluluk verici.
4. Eserlerinizdeki karakterleri ve hikâyeleri oluştururken hangi yöntemleri kullanırsınız?
Çoğu yazar öyküsünü veya romanını yazar sonra başlığını arar. Bende durum tam tersine işliyor. Alışıldık yazarlardan olmadığımı düşünüyorum. Önce başlığı gelir aklıma ve başlıktan yola çıkarak kurgularım. Yazdıkça da yeni yönler ve yeni karakterler eklerim. Aslında yazmaya başladığımda kurgunun bütünü yoktur aklımda. Yazdıkça şekillenir ve gelişir. Kimi yazarlarda baştan çerçeve oluşturur ve bağlı kalır. Kendime sınır çizmek bana göre değil ve hikâyenin nereye gideceğini başında ben de bilmem.
Rüyalarım da bu konularda çok besleyici. Kare kare gördüğüm rüyalardan roman veya öykü çıkarabiliyorum. Polisiye romanım bu şekilde oluştu. Sadece rüyamda gördüğüm 2 kareden ibaretti başta.
Karakterlerime, karakterin özelliklerine göre ad seçerim genelde. Yabancı isimler kullanmayı seviyorum. Bunların haricinde de tanıdıklarımın, ailemin isimlerini kullanmayı seviyorum.
5. Yazarlık kariyeriniz boyunca karşılaştığınız en büyük zorluklar neler oldu ve bu zorlukları nasıl aştınız?
Aman aman bir sorunla karşılaştığımı söyleyemem. Yazarlar için yayınevleri travma sebebidir. Neyse ki çok etkileneceğim bir durumla karşılaşmadım.
Yeni bir yazarla karşılaşınca insanları verdiği tepkiler ve tereddütler üzücü. Okumadan nasıl olduğu bilinemeyeceği kanaatindeyim. Okurken evet, seçici olmak gerek ama şans da verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Okur arasında yer edinebilmek en büyük güçlük bence. Okuyanlardan çok güzel dönüşler alsam da yeni görenler için hikâyeyi baştan almam gerekiyor her seferinde. Bu da yazarlığın bir cilvesi olsa gerek.
Belirtmek isterim ki yazarlık bir heves değil yaşam biçimi olmalı. Hevesle başlayıp da birkaç eserden sonra bırakanlar için hevesten öteye geçmez. Sürdürülmediği sürece de böyle bir unvanın kullanılmasını da garipsemekteyim. Profesyonel olarak yapmak başka hobi yerine koyup boş zamanlarda yapmak başkadır. Benim için bir heves, hobi değil yazarlık. Şu anda hayatımın büyük bir kısmını kaplayan ve yaşam prensibim haline gelmiş bulunmakta.
6. Eserlerinizde gerçek hayattan esinlenen karakterler veya olaylar var mı?
Ben gerçek hayattan yaşanmış şeyleri tekrar yazmaya gerek görmüyorum, en azından hayal gücüm yeterince kuvvetliyken. Yazacak kadar etkilendiğim bir olayla da karşılaşmış değilim. Hayatta her türden insan ve bir sürü kombinasyon var. Hem aklımdakilere hem hayattakilere yetişemem sanırım. Diğer yandan da gerçeklik yani yaşanması mümkün olan öykülerimin yaşanmış bir hikâye olup olmadığı sık sorulmakta, bu da kurgunun başarısını ortaya koyar. Karakterler de tanıdıklarımın adını kullansam da karakterin özellikleriyle bağdaşmamakta.
Roman ve öykülerde hayal gücü gerekse de köşe yazılarında hayattan ve insanlardan beslenmek gerekmekte. Günlük sohbetlerin içinden cımbızla çektiğim cümleler üzerine ya da yaşadığım olaylar üzerine birçok köşe yazısı ve deneme eserim çıktı.
7. Yazarken sizi en çok heyecanlandıran veya mutlu eden şey nedir?
Yazdığım eserin bitmesi tabi ki. Bir an önce ortaya çıkması kadar mutlu eden bir şey yok. Bazen yıllardır aynı hikâyeyi yazıyormuş gibi hissediyor, bazen de bir yerde tıkanabiliyorsunuz. Neyse ki bunlar aşılamayacak şeyler değil. Biraz sakin kalınca bir çırpıda bitiveriyor.
Sessiz bir ortam ararım genelde. Kendimle ve yazılarımla baş başa kalmak da ayrı bir mutluluk. Bazen de hayat telaşından ve yapılacak işlerden yazamadığım zamanlarda oluyor ve benim için büyük bir stres kaynağı oluyor bu durum. İçinizde ne kadar biriktirebilirsiniz ki? Unutmamak için notlarımı alıp sonrasında hepsini yazıp bitirmeye çalışıyorum.
8. Bize kendinizden bahseder misiniz?
Röportajın en zor sorularından biri olsa gerek, kendini anlatabilmek. Her şeyden önce dile getirmek isterim, şu an “Bir Başarı Öyküsü” olarak anılmaktayım. Hem engelli bir birey olmam hem de birçok şey yapmış olmamadan dolayı ve ödülle beraber gelen bir tanımlama oldu benim için.
Ben Betül FIRAT. Amasya 1984 Amasya doğumluyum, bekârım. Kamu kurumunda Ziraat Yüksek Mühendisi olarak çalışmaktayım. Yazar, şair, köşe yazarı ve güfte yazarıyım. Mavinin Fecri, Mihrinin Hicranı, Heybemden Dökülen Öyküler, Siyah Şapkalı Adam, Derim Mevzu, Kayıp Lapis Lazuli, Öykü Muhiti kitaplarının yazarıyım. “Kimine sevdadır kimine cezadır, Yalan mı, Bendim ben, Gönlüm, Alnımın yazısı, Gurbetimsin, Aşkımın isyanında ahım” güftelerinin yazarıyım. Altın Kalemler Ödülü, Yılın En Başarılı Yazarı Ödülü, Yılın En Başarılı Fark Yaratan Yazar Ödülü, Bir Başarı Öyküsü Ödülü, Oyuncu Ödülü, Yılın En Başarılı Yaratıcı Yazarı Ödülü, Ferhat ve Şirin Öykü Yarışması Jüri Başkanı Plaketi sahibiyim.
Ankara Kültür Sanat ve Edebiyat Derneği (AKSED) Yönetim Kurulu Üyesi, Avrasya Basın ve Yayın Birliği İç Anadolu Bölge Başkan Yardımcısı, Özgün Medya Haber Ajansı Kültür ve Sanat Koordinatörü, Yazşader Ankara/Yenimahalle Temsilcisi ve Türkiye Yazarlar Birliği Üyesiyim. Bunların yanı sıra da Edebiyat Sanat Meltemi Platformunun Genel Yayın Yönetmeniyim.
Çeşitli yerel gazeteler de köşe yazarlığı, çeşitli edebiyat sitelerinde de öykü ve deneme yazarlığı yapmaktayım. Bugüne kadar 3 antolojinin derlemesi ve yazarlığını yaptım. Birçok antolojide de yazar, şair olarak yer aldım. Takip etmek isteyenler için bütün sosyal medyalarda Yazar ve Şair Betül Fırat, Paradoks Okur Yazar olarak yer almaktayım. Etkin bir sosyal medya kullanıcısıyım ve tanıtım amacıyla yetkin şekilde kullanmaktayım. Şu anda da yeni çalışmalarıma odaklanmış durumdayım. 5 roman, birçok öykü ve deneme projem bulunmakta. Zamanla bunların hepsini yayınlamak istiyorum. Diğer yandan da çocuk romanım için çizgi film yapımcısı arayışındayım. Polisiye kitabım için de film veya dizi yapımcısı arayışındayım. Çok beğeni topladığı ve okuyanların hepsi sinevizyonda olması gerektiğinde hemfikir olduğu için ileride proje olarak gerçekleştirmek istiyorum. Belki bir de müzik albümü katabilirim eserlerimin arasına (tabi ki yorumcu olarak değil güfte yazarı olarak).
İnsanlar hem yaptıklarıyla bilinmeli hem de hayalleriyle. İnsanları tanırken hayallerini bilmeden tanınırsa her zaman bir parça eksik kalacaktır. Röportaj için “Kitaba Dair” ekibine teşekkürlerimi sunarım. Edebiyatla kalın hoşça kalın.