Loading

Ertesindeyim şimdi zayi edilen emeklerimin ve ben bu sevdanın kaçıncı sahnesindeyim bilmiyorum ama sanki üzerime kor yağdı solunda alışılmış bir yalnızlık var gibiydi,sanki sen aşina gibiydin ölümüme ve ben yıkıldığım yerden ellerini beklerken sen ihaneti çaresizlik kılıfına çoktan yerleştirmiştin,ben sensizliği anlatırken şaşkınım çünkü sen hep var gibiydin,çocukluğumun geçtiği sokaklar geliyor gözlerimin önüne ve seni görüyorum kaldırımda oturmuş beni seyrediyorsun hafif dalgalı iki tokayla bağlanmış simsiyah saçların sırtına yaslanmış, kavruk tenin ve her an ağlayacakmış gibi gözlerin, dilin dökülen kelimelere hakim değilmiş gibi ezberinden bir şeyler dökülüyor, dudakların kıpırdıyor ama duymuyorum ne dediğini bana bakıyorsun kırmızı pabuçların üstüne beyaz bir çorap kırmızı fistanın biraz eskimiş solmuş gibi,zorla giydirilmiş gibi bir mont sağ kolu biraz yırtılmış…Dinle gecenin sesinden bir şiir dökülüyor,elimin eline değdiği her yere,bir hale var yeryüzünde içinde sevdamızın serencamı,can taşır mı taşlar bak onlarda acır dile gelmişler sanki bizi ağlıyorlar,rüzgar dağları vuruyor,içinde olduğum kuyunun uğultusu kulaklarımda, kan revan her yerim,dilim döner mi hangi alfabenin harfleri üstlenebilir bu yükü,hangi kelimeler bu feryadın ifadesini cümlelere dökebilir…

Aldığım bir nefestin hayatıma fırtına olan,bir kanun sanki beni uzlara sürgün yollayan,asırlık bir nasır bu kalbimdeki her göz kırpışımda canımdan can alan,mazim çalınmış ahirim tutuşmuş evet sallanıyor ayaklarım ama salıncakta değilim kanım bir boynumda hızlı akıyor biliyorum urganı boynuma geçiren ellerindi,gözlerimi gezdirdiğim her yerde loş gri bir düşman var ve sanki büyümüş bedenin,adımın yazıldığı kağıtlara üfleyen insanlar var eminim bunlar müsvedde ve sen yürüyorsun, üflemelerden dumanlar yükseliyor dön bak kül ediyorlar bizi,açtığın yaralarıma gözlerini sürsen iyileşecek ama sen sadece gidiyorsun ruhsuz bir bedensin ve gölgeni göremiyorum, ben değil miyim bu daha kaç kere öldüreceksin?

Namütenahi bir azap bırakıyorsun gözlerine yenilen bu bedene, mevsimler es geçiyor sanki, cam fanusun içinde bir gittiğin geceyi ve o gecenin tan yerini izlediğim anları yaşıyorum,boynu bükük bir geçmiş ve ayağa kalkmak istemeyen bir gelecek inşa ettin bana,aklı başında bir deliliğin işçiliğini yıkıla yıkıla örüyor bir ölüm hikayesinde gülümsemenin vicdansızlığını yüzünde görüyordum,sen bu masalın hem prensesi hemde cadısı mıydın,yandığımı gördün mü izledin mi kürenden,sızladı mı sinen halimin takatsizliğine?

Uzamaz mı bu rüya sana doğru bir adım varken neden uyanırım,vuslat düşmanımız mıydı,bu aşkın acı hissesi bir benim omzuma mı kalmalıydı,yaşayabiliyorsun sen ansızın gelmiyor aklına anılar,sen şimdi hisleri hissizleşmiş bir cansın,bedenin kocaman bir yalan heykeli ve kendine yabancı bir örtü ile bütün sabahlara kasvetli bir gülücük ile uyanıyorsun…

Rayından çıktı bu sevda treni kara dumanlar gözlerimden tütüyor,kirlenmiş göz altlarım ve ellerimde hep bi titreme,yıkılan sendin enkazı sırtlayan ben,anlamı yok gördüğüm rüyalarımın,sen yürüyorsun ben dikilmişim ardında çizdiğin resimler gibi siyah beyaz,verdiğin sözler savruluyor sağa sola,ellerinde çırpınan bir güvercin var ve gözlerin kapalı, ezberden yürüdüğün yolun kenarında iki insan korkuluğu çekiştirip duruyorlar, tiz bir sesle kulağına başka çaren yok diye bağırıyorlar,sen yürüyorsun ama uzaklaşmıyorsun benden,ben durduğum yerden sana dokunabiliyorken sen sevdiğin yerden kanaya kanaya nasıl yürüyüp gidebiliyorsun diye düşünüyorum,bu ıssızlık kalbinin rotası bu yol sevdamızın musallası bak önünde uzanmış yatıyor yüzü silinmiş iki sevda erbabı, tanıdın mı,bizden geride kalan sen ben insanı,akıp giden bir ömrün tutuşmuş hatıraları,sen yürüyorsun ben ölüyorum, ben uyanıyorum sen dalıyorsun o rezalet deryasına,adımı zihnine prangalayıp hiç olmadığın bir insanı oynuyorsun….

#ÜstadsızŞair

Reklamlar

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: