Bir dua ile uçuşa geçtiğim doğrudur, azizim ve serkeş tınısında aşkın sızdığım da doğrudur ve seni sevdiğim de…
Sessizliğin ve de sensizliğin müptelası olduğum kadar sazan misali atladığım da doğrudur hayata ve hayallere bazense neyin gerçek neyin hayal olduğunun ayırdına varmadığım ne de olsa kafamdaki şablonla algılıyorum hayatı ve seni ve de herkesi.
İklimlerden acı-ölçer.
Açısı daralan git gide.
Veryansın ettiğimse acı-ölçer ne de olsa kalemimin, kalem-kakan kimliği kadar da acı ölçtüğüdür aşikâr olan.
Acımla bir bütünüm ben ve kalbimde yeri olmayan hangi asi ve aşk dolu rüzgârsa içime ters ecen işin ilginci sevdiğim kadar mutluyum bir o kadar bir başımayım ben yaşadığım aşk duygusuyla çünkü imkânsıza meylettim ben bir ömür ve çaresizliğimle düz duvara tırmandım ve işte düz yolda yürürken dahi yere kapaklandığım kadar hiçbir insana da başımı eğmedim.
Ben bir başağım: dolgun ve doygun ve sadece Allah katında saklıdır hayallerim ve aşklarım.
İnsan olmanın müsebbibi belki de elimden gelmeyen ne varsa baş eğdiğim bir o kadar içtenlikle ve sevgiyle iştigal sevdiklerimin sayesinde yolumdan gittiğim.
Sevdiğim kadar da var hani, seni.
Seviyeli bir cümle kuruyorum madem ezelden binlerce cümleye ve yazıya ve şiire eşlik eden seviyesiz mertebelerde de olmadı asla işim bu yüzden yakasındayım tüm sevdiklerimin.
Sense lal bir notasın, azizim bazen başladığın do ve ilerleyemediğin ve işte en sevdiğim mademki sol anahtarı ile bir aşk yaşamaktayım o halde evren de çalsın şarkımı ve kâinat orkestrası vursun notalara ben zaten ilk günden bu yana vurgun yemişken ç/ağlayan sözcüklerden ve notalardan kendime inşa ettiğim bu cenneti bari sen çok görme sana tutuklu olduğum kadar da tutuktur dilim bu yüzden tüm sorumluluğu sefil kalemim üstlendi bense tüm suçu üstlendim ne de olsa şaibeli gölgelerden yediğim darbelerin üzerine tuz biber ekti tepkisizliğin.
Gönlümün surlarında yaşattığım bir aşksın ve notalara serildiğim.
Verdiğim serler ve de sırlar çünkü ben güven duygusunun da müptelasıyım ve bir keşiş gibi izini sürmekteyim evrenin.
Bir keş belki de kalemin nazına yenik düştüğüm bir o kadar gözümün üstündeki kaşın dahi suç teşkil ettiği.
Arakladığım dünüm saklı günümde gerçi geçmişse mazi dedik amma…
Askıntı olan duygulardan da başımı alamadığım ve de yazdıklarım ne çalıntıdır ne de alıntı bir o kadar aşkım hem gerçektir hem de bir ömre eşlik esen kazıntı.
Kasıntı rüzgârın harf ihlali yaptığı ve sen dünyaları yaratanmışçasına kanat açmışken iklime…
Sensizliğin sessizliğinde ses olansa ilham perim ve her yenik düştüğümde aşka, burnuma gelen yanık kokusu ve bil ki ucu yanık mektuplarımın ve şiirlerimin daha nicesini yazacağım ve sazımın kırık telinde çalıp oynayacaktır da kalemim.
Dürtüm yok.
Döngüde saklı değilim de.
Dur durak bilmeden hayatı ve kendimi sorguladığım kadar nasıl da büyütüyorum aşkı ve seni ve insanları gözümde…
Göz göze geldiğimiz sadece bir kere kimyası bozulmuş cihana kafa tuttuğum.
Gözümden gözünü kaçıran kim ise biliyorum ki yalanları ile avunmakta ve yanıltmadalar cihanı.
At başı düşler.
Süzgün ve rötuşlanmış gülüşler.
Bu dünyada gülmeyi gülümsemeyi hak eden tek insan benim belki de ne de olsa ismimle müsemma bir yolculuktur baş koyduğum ve rotamdan sapmadığım kadar sapla samanı da karıştırmayan alametifarikasıyım cihanın.
Ömür nöbette geçti, azizim senin tuttuğun nöbetler ne ki?
Hulasası dünün ve hengâmesi günün yarınlarsa Allah kerim.
Rüştünü ispatladığımdır aşk ve kalemim ve de acılarım.
Reşit bir rüzgârım da ve de müzmin efkârım ve müptelası olduğum bitimsiz coşkum.
Çalan cıngılda saklı bir ürün de değildir yazdıklarım ama ümidimdir ama evrenimdir ve de çeyizimde saklı tüm sevdiklerim ve o çeyiz sandığına kimse dokunamaz tıpkı benim de sevgimin de dokunulmazlığı olduğu gibi kimse beni iyi niyetten ve samimiyetten sorgulayıp soyutlayamaz lakin bir ömür illa ki soyutlandım.
Sen ve nice insan sevdiğim.
Ben ve yalnızlığın orkestrası ve kıvançla yazıp yazarken sevdiğim kadar mutluyum ben ve de geri dönümü hüzün ve ihanet oldu mu bu sefer devreye girendir kalemim.
Kanadığım ve kandığım müddetçe seveceğim de…
Sevdikçe canım daha çok yanacağı için şimdiden mutluyum yoksa kalemim ve çocuk kalbim çoktan terk etmişti beni…
Mademki beni terk etmeyen yine benim ve de koruyucu meleklerim en azından Allah’ın dergâhında yürürken beni reddetmeyen benden razı yüce Mevla’m hem de hiç tahmin edemeyeceğin kadar.
Yalnızlık bir iltifatsa en hasından.
Aşk bir yaraysa acıdan yana duyduğum hazzından da ötedir yüreğimde saklı ve bir ömür saklanmış olsam da kalemimle çıktık bir kere er meydanına ve de cenge:
Eğer ki varsa cesaretin buyur yaz sen de:
En azından acı iken duvağım.
Hazan iken durağım.
Hüznümle ve de kalemimle kefil olduğum aşkın…
Dayattığın kadar ve de cihan dayattığı kadar ben de illa ki dayanacağım ve dayatacağım ve de verdiğim sözden geri dönmeyeceğim çünkü kalemdir benim fıtratıma uyan en cengâver mintan ve de söküklerimi dahi dikemezken bir ömür direttiğim kadar aşkı ve çocuk kalbimi elbet ben de gün yüzü göreceğim bir hayal olacağını da bile bile…