Loading

İklimler, diyorum, bayım: iklimler…

Hani, sağdıcı gülüşlerimin mentollü gülüşler iken sağanağın rahmeti ve aşkın kavislerinde saklı mutluluğun tarifesi.

Ümmeti aşkın ve zümresi şaşkın sözcüklerin.

Aşk ile koyulduğum yol ve koyu gözlerinde aşkın, manidar ışıklar oynaşan.

Yaralı ruhum yamalı yüreğim ve yankısı sesimin şiirlerde saklı.

Azat edilesi bir düş olabilirim misal ya da arpacı kumrusu gibi dalarım çok derinlere çıkamadığım kadar yüzeye şah damarımla ettiğim hasbıhaldir taşıyan beni en tepeye.

Rahatım kaçtı kaçalı.

Rengim de soldu solalı.

Mevsimin alt çekmecesinde saklı mühürlü kalbim üstelik ben sizi ben seni durduk yere sevmiştim, bayım.

Yandan çarklı özlemler, misal ikna kabiliyetim vurgun yediğinde inkâr ettiğim bunca acının neticesinde…

Yüreğimden vurulduğum ne ki ne nemalandığım karanlığın izinde yolumu kaybettiğim kadarım.

Bir bilinmezim ket vurulan.

Çıktığım merdivenler ve çıktığım kat nasıl ki evren bahşetti sonsuzluğun resmini sundu bana sözcüklerle boyadığım yeryüzü yetmedi gökte saklı hasreti sonlandıran kuşların hatırına.

İnat ettim sevdim seveli.

Sevdim de inat ettim edeli.

İkrarı ve isyanı ve israfı aşkın: melankoli yokuşunda yere kapaklandığım…

Ben ki kaftanımla.

Sen ki görünmeyen yaralarınla…

Biz olamadığımızsa nasıl belli:

Hiçliğin tutuştuğu kıvılcım var olmanın asaleti ve dirayeti bir suskunun nezdinde yaşardığı kadar gözlerimin yaslandığım Rabbin nezdinde.

Delişmen bir rüzgârım: kabul.

Aşka meyleden sözcüklerimle kolay gelmedim bu günlere.

Dünden sarkan bir el.

Yarına uzanan sarkaç.

İzbelerde geçen ömrü ruhların bazen yerle yeksan bazen nazlandığım hüsran ve işte başa alıyorum hayatı yasa bildim de ben çektiğim yası ve yaşımla suladım aşkı özlemin dikenlerinde söndüğüm yalnızlığın mealinde göçtüğüm.

Ne çocuk gelinim ne kadın.

Ne kadınım ne de sair canlı.

Hüznüme eşlik eden yorgun ruhumu tasalandığım kadar da hayattan almışken dersimi cebelleşiyorum gölgemle ve fink atan sözcüklerden kendime ördüğüm bir cüppe bu yalnızlığın sonlanmaz saltanatı ve aşkla yeşeren bir tohum misali beklemeye aldım ben hayatı.

Muğlaktır bazen yaşamak.

Cüret etmediğim kadar cüssemden beklenmeyen bir atak ve işte şerh düştüm ben ölü nefsime.

Ne açlık ne tokluk.

Kimine göre ise yokum.

Yoğurduğum duygularım gözümün nuru.

Varamadığım istikamet kök söktüren belirsizliğin ansızın hücumu.

Bir düş isem en afilisi.

Bir gerçeksem ve de dile gelmeyen.

Mutluluğun arifesi kanatlarımla uçtuğum gezegen.

Bazen yerin dibinde bazen göğün tepesinde aşkın indinde aş erdiğim mevsim ve mealiniz, bayım varsın olsun rest çekin siz bendeki bilumum duygu ve yaşadığım mevsime.

Kimliğim yamalı ve yaralı.

Çocuk yüreğimde saklı duaların mucizevi varlığı.

Acıların da duayeni olduğum su götürmez bir gerçek ve mayaladığım bir sözcüğü ipe asarken yaşımla yıkadığım nice şiir nice masal ve mandalın kırık ucundan da damlayan gözyaşımla asılı kaldığım bu bitimsiz hezeyan.

Kimi duygu kimi insan asla kalıbının adamı değil.

Kimi kindar kimi yalan rüzgârı estiren bizden değil bu dünyadan değil.

Yaşadığım dünyamdan koptum geldi başucuna aşkın ve köreldim köreleli ıslak imzamla yıkadım sözcükleri.

Iskartaya çıkan ruhum ve delişmen yüreğim bazen manidar bazen asi bazense susan bir iklim saklı içimde izahı olmayan bu aşkın neferi olduğum kadar özlemin de esaretindeyim yalnızlığın gölgesinde baş veren bir tohum gibi bazen günlük haber gibi güncellemekteyim varlığımı ve buz kesen bedenimde esir kaldığım üzere dar geliyor içine tıkıldığım bu iskelet.

Bazen bir metafor bazen bir ıslık bazense ıssızlık nakşeden ve üstümdeki ölü toprağı ile çıktığım kazıda aslında kendi mezarımı kazdığımı çok geç fark ettim.

Açık ara farkla sizi sevmişken.

Ayan beyan içimdeki yangın büyümüşken.

Ve eriyen bedenim ve esen rüzgârın da müdavimi iken ve işte beylik olmayan sözcüklerden diktiğim bir yelek misali yağan yağmura doyamayan benliğimle şerh düştüm ben bu aşka bir gizin eşliğinde sürmenaj olmuş kalemden arda kalan binlerce sözcük ve cümledir beni besleyen ve açlığımı gideren bir de çektiğim acılardan nemalandığım kadar yalan da değildir hani acıdan beslendiğim.

Kabul edin ya da etmeyin enginim.

Varsın yanlışa düşün ve bilin ki ben bir engel değilim bir engelli hiç değil sadece ket vurulan hayallerimden uzlaşı sağlamaksa hayatla şiarım elbet umut ve sevgi bir o kadar hayal kırıklığı ve defolu yüreğimdeki sarkacı da görmezden gelmeyin hani yoksa mümkün mü bunca aşkın ve sözcüğün var oluş amacı engebeli bir yola düşmüşken yâd edilesi nice anı dünde saklı.

Günümü ve hayatı yaşanır kılan büyük ölçüde sizsiniz ve sizsiz geçen zamanların acısını yazarak çıkarıyorum gerçi günbegün çözülüyor içimdeki kördüğüm elbet bu aşka ait bir öngörü getirmeseniz de ben sizi uzaktan sevdim bir kere bile sizi görmemişken belki de gördüğüme inandım o gün hani yokuşu tırmanırken bana uzattığınız ele dokunmaya dahi kıyamazken.

Rutinim.

Real’im.

Hayal kırıklığım ve de vebalim yine siz.

Hani olur da yolunuz düşerse yüreğime kapıyı çalmanız yeter. Ola ki çalmadınız ayak sesinizden tanırım ben sizi ve gelip geçtiğiniz yolları da bilfiil arşınlarım yine kokunuzu içime çekerken uzaktan da olsa el sallarım siz görmeseniz de.

Görünmez olduğum kadar anlaşılmaz olduğum da aşikâr hem böylesi olmasaydı mizacım, bu aşk böylesine uzun soluklu yaşar mıydı gerçi ben yaşadığımı iddia etmiyorum ama en azından yazarken ve severken hissediyorum yaşadığımı ve ait olmadığım bu dünyanın resmini çiziyorum her gün kalemimle ve aldırmaz görünseniz de siz…

Dualarda buluştuğumuzun da bilincinde…

Reklamlar

Bir Cevap Yazın

KÜNYE ONLİNE sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et

KÜNYE ONLİNE sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et