Loading

Mahallemizin tek bakkalı sendin
Pirinç e taş şekere çöp katardın
Yarım kilo kaşarı kimse alamazdı senden
Zira teraziye parmağınla basardın
Sen ne şerefsiz adamdın Hayrilettin Abi…

Zeytinyağlarını gazoz şişelerinde saklardın
Margarinleri depolara atar yok satardın
Sigaraları tezgâh altında sedcadeye sarardın
Tereyağı kokmazdı yemekler, patates katardın
Sen ne namusuz adamdın Hayrilettin Abi…

Göçüp gittin ötelere cemaatin deli Kadir
Gerçi oda ne onursuz olduğunu bilir
Hoca sordu nasıl bilirdiniz merhumu
Deli dedi memnun değildik aldı benim donumu
Yaşarken hiç bilemedin yaşanan sonunu
Sen ne karaktersiz adamdın Hayrilettin Abi…

Emre Vehbi ALKAN
Şiirbaz
10. Mart 2022

Reklamlar

By şiirbaz -emre vehbi alkan

Önce anamın çığlığı yankılanmış dört duvarda. Sonra kıçıma inen tokatlarla benim çığlığım sarmış dört bir yanı. Annemin yorgun ama gülümseyen yüzünü kıskanmış melekler. Babamın telaşlı yüzünü, yeni bir can sahibi olmanın sevinciyle, canının yani annemin acıyan canının hüznünü, bir yüzünde iki duyguyu nasıl taşıdığını hiç kimse görememiş. Dişlerinin arasında parçalanan dudaklarını sadece annem fark etmiş öperken yüzünü. Bir saniyenin ne kadar da uzun olduğunu sadece babalar, babam bilirmiş ben doğarken. Doğmuşum velhasıl. İlk tokadı ebemden yemişim kıçıma. Sonra babam nakşetti avucunun izini yüzüme. Sonra amcalar. Neymiş efendim, duvarlara yazı yazmamalıymışım. Daha sonraları söküp yüreğimi göğsümden avucuna bıraktığım güzeller tokatladı beni. Hem de ne tokat. Dünya döndükçe ben batıya döndüm. Baktım ki ben büyüdükçe hayat da büyüyor, bıraktım ipin ucunu. İstemem büyük olmanın suçunu. Sonra dediler ki her şeyin bir kuralı var. Evet ama ne yaparsın; büyümek için geç kaldım, hep yüreğimden güç aldım. Kırk yıllık bir tomurcuk gibi asılı kaldım gül dalına. Eğer ben açarsam yapraklarımı, sırasını bekliyor sonbahar, biliyorum gözlerini bana dikmiş. Şişşşşt, aman ha duymasın bizi aramızda kalsın, uyandırmayın kerizi...

Bir Cevap Yazın

%d