Lütfen bağırmayın!
Edep denen şey resmen kapıdan kovduğunuz kumarbaz kiracı sanki
Lütfen, edep denen bakkaldan alınan bir Parlement değil
Efendilik hele ki öyle sokak ortasına atılmış fahişe terliği de değildir
Lütfen, sakin olun…
Hanımefendi bir hiddetle kapıyı çaldı
Dışarı da hiç hayat yok sanki
Tutarsızlık, çirkeflik, bir mahalle bir apartmana eşit
Ragıp’ın keyfi yerinde anasını satayım
Çekirdek çıtlama sesleri yayılır cepte 3 kuruş para yok
Bizim erkekler kadınlardan daha çok gıybet yapar
On sekiz katlı apartmanın sakallı fahişeleri
Yıkamaktan canı çıkmış pantalon, dışkı izi kalmış don
Ragıp yetiş beynim karıncalanıyor
Bizim Züleyha nerede amma da sarı peynirdir o
Bir üst katta hacı amcanın oğlu parmaklarıyla kavga eder
Bir parmak bir parmağın boynunu burktu mu…
Hakan abinin de muhabbeti hiç çekilmiyor.
Gönlü kalmasın diye onu dinlemekten fıttıracağım
Evlâdım kırtlatma artık şu parmaklarını
Ne oldu? Hayr’ola bir kahkaha koptu
Lerzan abla değilmiş, Ragıp yine bir tarafına gülüyor
Oğlunun yüzü mosmor kesilmiş, zangır zangır az ötede ki kilise çanı gibi
Havaleler, ağlamalar diz boyu
Şimdi nedir bu çıkarım?
Ragıp; haşemalı, orası burası oryantal eşini oynatıyor
Lerzan abla kafayı yiyecek
Aman gitme abla, hatırlamıyor musun geçen gün ne yaptı sana?
Özür dilerim kadının oturacak hali yoktu
Yok yok, yanlış anlama bütün gün tacizden ibaret…
Ragıp’ın onca şeyine ahali sessiz
Herkes kendi günahına kömür atıyor
Gözleri önünde ebelerine selam verilse
Yok, yok Ragıp haklı, Ragıp’a laf yok
Elleşmek, ne ola ki?
Aykut Barış Çelik