Etiket: SİBEL KARAGÖZ

Hiç kimseyi kendi içinizde kaybolacak kadar sevmeyin, sevmeyin….Sibel Karagöz Reklamlar

duygulara dokunmadan, suya sabuna dokunmadan, uyuşmuştum… hissetmiyorum , elim miydi, ayağım mı, yoksa çelimsiz ruhum mu ? küçük bir kız çocuğu … UYUŞUK Reklamlar

düşünüyorum da iki farklı dildik, dilde yara, yara da kabuk, kaşımadan içli içli kanayan, için için de boğulan, velhasıl iki ayrı dildik, aynı kelimenin , aynı harflerinden tutamadık, ondandır ,…

içimden boynu bükük bir gonca düştü buruşurum üç noktalı tümcenin sonuna göz yaşlarım hır gür çıkara çıkara süzülür harflerinin arasında umut dağlara kar umut derizlere kısmet umut gökte günden güneş…

dolapları doldurdum , üzerimden , çıkarıp çıkarıp , astım kimi taze bir bahardı kimi soğuk bir kış kimi ısıttı, kimi üşüttü, üzerimden, çıkarıp çıkarıp, astım kimini alda bir güle, kimini…

Kendi halim diye bir yer var, Kapısı yok, davul gibi çalan, Camı yok, pervazında kuşlar cıvıldayan, Sesi yok, bağrış, çağırış, zılgıt çalan, Dedim ya kendi halim, dinlerim içimi İçimin sesini,…

kara geceler, tan’a, toprak, suya, ateş, köze, ekmek, tuza, insan, insana, muhtaçtır… yara’lar da, merheme hep bir güleryüzün, tılsımına tatlı dilin, tınısına, muhtaçtır, umar bekler, sanır ki çare’siz , çare…

harflerin elinden sapanı düşmüş günaydın sevdiğim bir çift serçe özgürlüğe kanat çırpıyor günaydın yaşamak ve korkusuzca adımlar koşturuyor en ıssız caddelerde en kalabalık sokaklarda günaydın adım tutuksuz kelimeler uçuşuyor o…

tuz ve şeker di hayat kat kat acıyı bal eylemez hisseme nedense hep tuz düştü belki de kokmaz, çürümez oluşumuz bu yüzden acıyı bağırdan yaş’ı sineden sökemeyişimiz ondan ihanetler, adam…

özlem’i lal dudaklarından, kalbe fısıldasaydın, bir kerecik, çok değil bir fısıltı dolansaydı tüm zerreme ben sırtımdan bir ömür çıkartmazdım sevdanın hırkasını, sen, dilden kıskandın bir fısıltıyı yüreğin söyledi, gözlerin konuştu…

Sen , karanlığıma açılan çiçekli pencereydin,Sen , bir gülerdin,küstüm çiçekleri açardı yeşile,Sen , çalar, söylerdinCiğerime, oksijen tüpleri baskın yapardı,Geçitleri allı güllü ,orkestrası fil’armoniSen , küser, susardın,Şehrim, istilaya uğrar, bombalar patlardı,Durmadan,…

O, gecenin güne kavuşması gibi bekliyordu … Bir alo’ya ses vermemi, Bir merhabaya hayat vermemi, Bir hatır’a , al güller dökmemi, Bekliyordu … Ben, Gecenin yıldızlarına karıştım, geceyi koynuna bıraktım…

bazen gün döner de sen dönemezsin hangi sabahın köründe kaldıysan günler geçer de sen geçemezsin dönenceden belki de dönmeyenden neden niye niçin soru zamirlerinin soğuk nefesine karışır da eylül eylül…

YanlışlarımKayboluşlarımVe hiç sevilmemişliğimAf’edin İçimin öfkeleriGözlerimin duman duman dağılışıDalıp dalıp çıkamadığımKabuslarımAf’edinHaksızlık etmeyin Ben sizi af’ettimEttim ettim deŞimdi ben beni Af’edemiyorumAnladım kiAfÖyle bir şey ki Etsen deEtmesen deH’içZaman geçmiş Anlamı kalmamışBaşlamışİç’sel devinimlerBu…

Kimileri sevi’yi anlar,kimileri anlamış gibi yapar ,ikisinin arasında yollar uzar ;kimi sevilmiştir, sevmeyi bilmez ,kimi sevmiştir, sevilmeyi bilmez,ikisinin arasında nehirler ç’ağlar…Sevi kuş olur uçar,Kimi tutar,Kimi tutamaz,Aşk derler,Deprem derler,Derler,Sevi kuş olur…

insan insana su, biraz ekmek, biraz katık insan insana dağ dağa soğuk kar üstüne kar kibir üstüne kibir ufak ufak dağlar sokak lambaları gibi numarası tuşlanmaz adresi solar, tozu üflenmez…

içme şu zıkkımı diyorlar sesler yürüyor dört bir yanımda rap rap ayak sesleri kulağımdaki tınısı yüreğimde ki türküsü bir vakit çalıyor öyle sessiz öyle kimsesiz ki cüzdanımın köşesine kıvrılmış kimliğim…

ille de geceler , içli serzenişler , dişli bir sızı geveler anlı ansız , ince bir sızı zonklaya zonklaya sarar niceleri çeneleri döker inceleri boyun büker marallar, yaralı , ince…

Belki en güzel gülüşümün En güzel dizemin altında Senin imzan olur bilinmez Martı, sevdiği denizden asla vazgeçmez Umut, beyaz kanatlı mavide bir martı Dolanır yamacında kondu, konacak Yarın olmazsa doğacak…

My city woke up with a start from its deep sleep My city woke up with a start from its deep sleepI would listen my wounds’ lullabiesSorrowful would flow into…

çayı çorbası kaynar bu yürek ateşinde bir içimlik gözlerini getir demi bende tası tarağa vur çınlar sesi can evimde evimde,can evimde güz gülleri kokardı sorma neden ,niçinini çoçuk hevesinde bu…

karartma gecelerinden birinde ay gibi doğdu, değer dedim değerli dedim… bir selam yolladı, kuruyan dallar yeşerdi bir yürüdü, solan yapraklar çatırdadı bir el verdi, pıtır pıtır sevda mantarları türedi o,…

Kim derdi ki döker durur tenden beniKim derdi ki günden geceye yeldiTende doku canda nefes kesildiSesimde kısık ton noktası kırıkHani can kenarı hani kanda alHani kolum da el solumda maralYolumda…

yorgundum, ayaklar altında kırılmış, umarsızca yeşeren çimenler gibi yorgundum, tonlarca yükün altında of demeden, alın teri damlayan hamallar gibi yorgundum, güneşi beklerken, harflerinin altında günaydın hayat diyemeyecek kadar, yorgundum, tomurcuklanan…

su gibi aktı bir çağladı, bir köpürdü, bir taştı ben deniz oldum ağızlardan dökülen dudak kıvrımlarında boğulan harfler arasında yüzmeyi öğrendim y’üzülmemeyi öğrendim bu gemiden belki ömürden sağ çıkmayı öğrendim……

gün tüm ışıklarını kıstı yavaş yavaş çöken akşam mı ? iki omuz arasında taşıdığım baş mı ? ağır ağır yol alma vakti gelmişti kahırlana kahırlana kahıra açık bilet kesilmiş yürü…

Çok üşüdüm gece mi ruh mu soğukEylül yaprakları gibi savruldukİki yaprağa bir aralık koydukHüznüm ağladıkça yağmur utandı Yerin ağrıdıkça nehirler çoştuEylül De karıştı uçurtmam uçtuEllerin elimde aydı kaybolduHüznüm ağladıkça yağmur…

Yağmurlu düşlerim sen damlıyorsaDünlerim geceye dolanıp sarsaUykular zamansız kol geziyorsaÇarşaflar karasız ak duruyorsaKapılar Aralık sen çalıyor sen Sensizliğe uyandım camda kapısınSimitte peynirsin çayımda demsinZeytinli biberli hani nerdesinÇayımla karıştım şekeri noksanKapılar…

duygulara dokunmadan, suya sabuna dokunmadan, uyuşmuştum… hissetmiyorum , elim miydi, ayağım mı, yoksa çelimsiz ruhum mu ? küçük bir kız çocuğu bağırıyor kulaklarımı sağır edercesine sindiğim koltuk arkasından baktım, baktım…