ANLA!
Bir hikayeye başladım ayrılığımıza dair. Bırakmalarını satırlara nakışlamanın en başında bırakma beni. İçimde bir boşluk büyüyor. Mavi gözlerin gibi. Gökyüzü kadar. Bu boşluğu yamamaya yetmez lisanım. Kirli çöp kutusundan pis…
KÜNYE - ben de yazıyorum, diyenler yazdı; biz siziz...
Bir hikayeye başladım ayrılığımıza dair. Bırakmalarını satırlara nakışlamanın en başında bırakma beni. İçimde bir boşluk büyüyor. Mavi gözlerin gibi. Gökyüzü kadar. Bu boşluğu yamamaya yetmez lisanım. Kirli çöp kutusundan pis…
Yaslandım tarlaların sarısına ,yıldızların tozuna Irmaklara indim susuz yazlar gibi çökertilmiş dağlarla Kaçırılmak için ,göz ederken en güzel düşlerim uzaklara Kirlenir dünya ,kımırdarken gözbebeklerim yalnızlığımla Bir karanfil durur göğsümüzde ,katran…
Soruyorum size aşk nedir? Bir duygu mu? His mi? Düşünce mi? Bilgi mi? Bağlılık mı? İtaat mi? Sadakat mi ? Peki kime aşık oluruz? Anneye mi? Babaya mı? Yoksa bi…
Herşey küçük bir ışıkla başladı. Kör ve kuytu karanlıklardan gelen hükümran düşüncelere meydan okur adına yandı ışık. Zulmün pençesinden bir çocuk çığlığı yükseliyordu ve açtı kundaktaki bebek. Tüm evrenin kulaklarını…
Anlamsız gibi gelen anlar yine… Neyin nesi belirsiz umutlar,boş hayaller. Kaçınılmaz son: kararsızlık. İşte yine en başa dönüyoruz. Hani şu her şeyin belirsiz olduğu anlara. İçimdeki sese kulak versem kolayca…
Sevdamın en saf ve temiz halidir gecelerim. Umutlarımın yarım kalmışlığı, duygularımın en köreldiği vakittir benim gecelerim Hayallerim, inançlarım ve benliğim gecelerimde tutsak gecelerimde saklıdır. Kaybedişlerim, vazgeçişlerim hep gecelerimde gizlidir. En…
Hasan bey yoksulluk kuraklıkla imtihan edilse de hiçbir zaman mağrurluğunu yetirmemişti. Çobanlık yaparak kazandığı paralarla, evlenmiş ve altı çocuğu olmuştu. Hepsi birbirinden güzel, hepsi canından bir parça. Ama içlerinden biri…
Bir şiiri sevmişsen, yazdıranı es geçme. Övgüye mazhar olan, şair değildir Cânâ! Yakamoza aşıksan, şems’i görmezden gelme. O ışığın sahibi, kamer değildir Cânâ! Kalbine düşen aşksa, meşkle yeksan olmasın. Tutulmuyorsa…
Bir gece vakti yine, Soluk soluğa nefessiz bir eylem Düş kırıkları düşüyor penceremin dibine Siyah bir hüsran, leylim ley. Karanlık, bir canavar gibi, Yakama yapışmış, kirli gömleğimden; Süzülür beyin hücrelerime…
Tut ki bir cenaze yalnızlığı, Soğuk ve keskin bir hava; Izdırab hayat; sana, bana, Tut ki ölmüş bir ben, bir sen. Neye yarar sevgi, Ölümsüz değil ise eğer. Bir destan…
Bugün de gün güneşe elveda yıldızlara merhaba diyor Seneler önce benim sana dediğim gibi sıcak bir günde soğuk yağmurlar gibi toprağa inişini sevdiğim gibi seviyorum ellerini.. köpekleri severim ama insan…
İhanetin kaç rengi daha var?görmediğim, Yalnızlığın kaç tane sesi;hiç duymadığım. Ayrılığın kaç yolu kaldı;yürümediğim, Aşkın kaç dersi daha,hepsinden kalmadığım… Kaç canım kaldı uğruna heba etmediğim, Kaç diken kaldı yoluma ekmediğin,…
Gönül küsmüş, ruhum dar gibi, Dilim yanmış, ağzım kor gibi, Hasret varmış, vuslat zor gibi, Feryadım var, çığlığım sonsuz. Bedenim soğuk, saçım kar gibi, Sesim boğuk, naram var gibi, Toprağım…
Zair olduğum geceden bir sen umdum Sensizlik yandı sokak lambaları Senin yollarını kelebeklere sordum Ömür tükendi, yol bitti ve kayboldum… Ruhumun dökülmesiyle gelen sonbahar Hicran bulutlarıyla kapladı güneşimi Küskün bir…
Siyah beyaz bir fotoğraf karesinde aradım mutluluğu. Gözlerim çok uzaklara daldı. Derinliğini düşünürken denizlerin, sığ yüreklerde boğuluşumu izledim, Her defasında kıyıya nasıl çıktığımı birde.. Gördüklerimin bir hayal ürününden ibaret olduğuna…
Ellerin kiri bulaşmış zihinlerin üstüne Hırs olmuş inmiş göz perdesine. Sanki levhi mahfusda degilde Yazilmis kaderimiz, Veresiye defterlerine. Kafami tutmali kapitalizme? Afişmi açmali caddelerde? Yoksa Lidyalilara kizip, Tarihtenmi silmeli delice?…
Sahip olmadığımız şehirler var Veya bizi sahiplenmeyen şehirler En derin yalnızlıklar da hemşeriyiz biz aslında Dostum, aynı otobüste buluşamasakta Dostum, aynı şiirde kavuşamasakta Feleğin fiskesi belli ki hep bize vuruyor…
Dert yüklü bir tren olsam, ray üstünde, Benle aynı vagonda olsa, diz diz üstünde, Gözlerim söylese sevgimi, bir çizgi üstünde Bir sevdiğim olsa, heyecanla taşısam. Düşün! O dalında bir şeftali…
Evvela yokluğunla konuştum, Bir çocuk gibiydi bakışların, Tutsaklığın perdesini tutuşturdum, Kaybetmenin sesiydi yakarışların Sonra kayboluşunu tanıdım, Armağan süsüydü ayrılıkların, Gönül defterine gerçeği yazdım Yeni bir sayfaydı aslında yalnızlığın. TOLGA SEVEN…
Seziyorum gelmez beklemek beyhude, Yüreği gailesizdir, bir minvalde asude, Ey gariban nisyan yok mu sende, Hatırayı teskin et, sükunet en derinde TOLGA SEVEN Reklamlar
Bugün sinemden bir parça koptu, Hava dünden daha soğuktu, Yürüdü gitti izi bende çoktu, Meğerse masalmış her şey sanki kendisi hiç yoktu. TOLGA SEVEN Reklamlar
Hicran ansızın sineye düşmüş, Bu külfet sahih ağır bir yükmüş, Mukadderat, sevdayı hiç görmüş, Fehmettik adamlık ne kadar da büyükmüş. TOLGA SEVEN Reklamlar
Yalan yanacak. Yalandan yanacak bir gün insan. Ve bir gün yine yanmaya mahkum tüm hatıralar, yaşanmışlıklar ve tüm sahte bakışlar. Elbet ömür de solacak bir gün. Kazım Emre AĞRALI Reklamlar
Ben ayrılıklar şairiyim. Ne vakit alsam elime kalemi. Hüzün damıtır mürekkebim., Ben ayrılıklar şairiyim. Acılardan dem vururum hep. Her türlüsünü yaşamışcasına Her satırımda acıyı ilmeklerim. Ben ayrılıklar şairiyim. Bazı vakitler…
Ben, sana şiir yazmak istiyorum. Fakat insan hissetmediğini nasıl söyler! Utanmaz mı? Kelimelerim büyük yalnız, küçük öksüz Çünkü; sen daha gelmedin. Aklımı başımdan, kalbimi göğsümden çalmadın bir çırpıda Bir çırpıda…
Gecenin karanlığına hapsettim ruhumu Yumruklarla, bağrışlarla, çığlıklarla, Karanlıkta bir ışığa muhtaç bedenim Gelecek ilk ışıkta kör olacak gözlerim. Yer yer odalar, anahtarlar, Hiçbiri birbirini açmayan… Parmaklarımı kazıdım, Eskimiş duvarların yüzeylerine.…
Geceyi dinliyorum bir başıma Yine bugün aklımdaki; sensin, sen. Karanlığı hapsediyorum âna Beni sensizliğe hapseden; sensin, sen. Ölüm var bu garipliğin sonunda Sen ol isterdim şu anda yanımda Sen yapmadın…
Bir zırh kuşanmışız dünyaya karşı Plastikten Bilmiyoruz ki işte gelen olaylar ve düşünceler Çelikten Seni ayakta tutan kalp ise Değişken Değil mi ki yüreğin hassasiyetini susturmak Elzem Bundan işte bir…
Demek böyle sevilirmiş. Karşılık bekleyerek! Bir kelama, Âmân dileteterek sevilirmiş. Bilmiş olduk sevgi nasıl hiç edilir! Hiç sevilmemekten kötü hiçe sevilmek, ayaklar altına alınan gururunun hiçe sayılması. Demek, böyle sevilir…
Rüzgâr, Alıp gittikleriyle bilinir Fırtınalı bir yağmurdan başka ne getirebilir ki der ‘’insan’’, Yine ezbere konuşur Ve yine yanılır Oysa rüzgâr, Nerde üzgün birini görse Bi parçada o alır hüznünden…
Senin şehrin, Fabrika dumanları tüterken, Benim şehrim de, Islak buğday kokusu, Rüzgarın nemi, Toprağın tene değişi. Susuz denizlerin üzerinde, Bulutlar maviyle, Koşturuyor… Güneş ebe olmuş semaya. Benliğin sahalarında, Var oluşun…
Ölüm anında hayal ettim kendimi herkesi çağırdım bütün geçmişimi herkese tek tek veda ettim en son sırayı sana bıraktım istemsizce … sıra sana gelince ölümüne ağlamaya başladım veda edemedim sana…
Durup baktığımda semaya, Solgun benizler içinde ölüm kalkıyor. Gurbet eklediğim maviliklere, Gül şarkıları içinde gözlerim ağlıyor. Yüreğim ağzıma gelirken, Sessiz vuslata vefasızlık boy veriyor. Acının kalbinden tavana Sarışın ve kara…
Maviye yazılmış kelimeleri Birleştirdim beyaz bulutlara uçarcasına Şubat’ ın satırlarında Isıttım.. Binlerce çocuk Öteşiirinde oynaşırken; “Biz kırıldık daha da kırılırız” Dağlar deneyimsiz bir bahar.. Yazısını yazan yollar Savruldukça Dökülmüş mürekkep…
Ben senin çocukluğun olmak isterdim. Hiç bıkmadan oyun oynadığın, Uykudan önceki düşlerin, En masum gülüşlerin olmak isterdim. Ben masmavi gökyüzünde kuş olmak isterdim. Sesini gökyüzü sanan, Her saniyesine kıyamadığın, Zamanın…
Sanma Efkarın mı boyadı, ak bulutları siyaha, Acın mı bağladı, al kanları pıhtıya, Hüznün mü çağladı, engin nehirleri tuzlu suya, Yaraa olan yaran, kabuk bağlar sanma, Bülbülden çok sevdana, aşkı…