Sabah uyandığında başında sert bir ağrı duymuştu kalktı lavaboya girdiğinde ilk işi bir nehir gibi yüzüne boşanan suyla rahatladı
Öyle çok açmıştı ki su nerdeyse lavabo yuvasından taşacaktı sonra ökçelerine sert adımlara basa basa odasına ilerledi biraz instagramda gezinmek sabahın bu vaktinde alışılagelmiş olan en önemli adımıydı
Epey gezindikten sonra bir an içinde sevinç duydu oh be ne kadar güzel takipçi sayım iyicene arttti yakında 1 milyonu görecek kahvaltısını yaptı dışarıya çıkarken üzerinde boğuk bir melankoli hissediyordu sanki herşey olması gerekenden biraz tersine gidiyormuş gibi
Işe doğru giderken çorapları dikkatini çekti
Aman Allahim çoraplarımı ters giymişim bu terslik ondandı sanırım, işyerine yaklaşmışken dönmek olmazdı tekrar yürümeye devam etti
Yolda beton dökmekle uğraşan işçilere bakti
Hayat pahalılığı iyicene arttı sonra güneşin başına iyicene vurduğunu hissediyordu sendeledi ve yürümeye devam etti kasaba girdi
Et asılı asili bilmeye baktığında çıplak insan etleri görüyordu düşündü koştu arkasına bakmadan ya o beton işçiler onlar işçi değildi
çünkü yalnızca iki kişilerdi oraya döndüğünde
kafası öyle karışıktı ki canı bir makina beton değil kan döküyor temelin altında ki isçiler çırpınıyordu kah yürüyor kah koşuyor kah çırpınıyordu işçileri temelin altından kurtarmak için sonra dayanamadi kendi de atlamak istedi
çok boguluyordu oyda ondan istenen kanlı insan bedenleri üzerinden yukarıya tırmanmakti
Mecburen yapmak zorunda kaldı her yani cirpinislarla doluydu kimi zaman bir kadın sesi geliyor kimi zaman boğuk çocuk sesleri makinanin gumburtusune karışıyordu yürüdüğü kırmızı halının kandan rengi altında çekildiginde anlamıştı bir rüyaydı ellerine kolonya sikanlarin şaşkın bakışları arasında yürüdü gitti Aklında ise tek bir soru vardı Gerçekten rüya miydi?