Bilmezsin, ben bu zamana kadar kimlik kartı diye hep seni taşıdım yanımda. Besmeleden önce senin adınla başlardı ilk adımım. Her çiçeğe senin adını verirdim. Her çıkmaz sokağa senin adını yazar, çürümüş ağaçlara senin adını kazırdım.
Bütün yeni doğan kız bebeklere senin adını versinler diye dua ederdim. Her gün, her ay, her hafta, her yıl senin adındı. Evdeki tabaklara, kaşık- çatala senin adını yazardım. Evdeki eşyalara senin adınla başlayan şiirler iliştirir ve usanmadan, bıkmadan tek tek okurdum.
Biliyorsun hastayım hem de çok hastayım ben. Doktorlar hastalığıma Kanser diyorlar ama ben senin adını verdim ciğerlerimden gelen kana. İnanmazsın belki ama her tahlil sonucum sen çıkıyor. Her röntgen filmimin başrolünde hep sen oluyorsun. Kalp atışlarım senin ismin atıyor. Ben bu kadar çok severken seni, sen beni iki yırtık lastik terlik karşılığında bir bardak leblebi tozuna eskiciye sattın. Oysa ben seni öpmelere kıyamaz, ellerini tutamazken.
Bir sabah beni yek başıma koyup, tek askısı kopmuş çantana tüm anıları doldurup bırakıp gittin. Üstelik ki her şeyimi alıp da gitmiştin. O içlerinde yalnızlık bandıralı gemileri yaktığım deniz rengi gözlerini, Türk filmi seyrederken akıttığın gözyaşlarını da alıp gitmişsin. Rapunzeli kıskandıran upuzun sarı saçlarını, her mevsim bahar kokan tenini, güvercin beyazı ellerini de alıp gitmişsin.
Zaten bu zamana kadar hep bana iyi gelenler hep benden gidenler olmuştur. Bu sıkıntı bende midir yoksa giden mi suçlu bilinmez ama. Şimdi bana gelenle mutlu bir yaşam yaşadığım aşikar ve kesin. Bilir misin bilmem bir söz vardır ve ben bu sözü çok severim. Bu çok sevdiğim sözle bitirmek istiyorum sohbetimizi.
“Bizde adettir, gelene Romayı, gidene kınayı yakarız…”
Her dem SEVDALI Her nefes DOST kalın. Ama ŞİİRBAZ ile Kalın…
Emre Vehbi ALKAN
Şiirbaz
08. EYLÜL. 2020