Puslu yollar, puslu yalnızlığımız.
Üzerine dökülecek birkaç kırık filiz.
Ay ışığının altında bir o kadar ıssız.
Daha ne kadar gidilecek ahenksiz.
Gün gelecek, kırılacak pusların yalnızlığı.
Nüksedecek ciğerlerimizde baharın şımarıklığı.
Yükselecek köklerinden doğanın ışıltısı.
Sükse verecek uhrevinin tılsımı.
O gün gelecek, dolacak seleler.
Papatyalar ki en nadideler.
Bulacak kuşlar, hangi vadideler?
Güneş doğmadan başlayacak göçler.
Eller ayna tutacak en saydamından.
Kim bilecek bu işin yordamından?
Varmak için biçtiğim zamanım tan.
Her ne kadar korksam da karanlıktan.
Öyle dağlar ki şaibesiz heykel gibi.
Söyle farkı var mı, kusursuz takribi.
Cennetten rehler, caizse tabiri.
Bitmesin istersin çıktığından beri.
Derin bir nefes katılacak hele bir vardık mı.
Artık takvimlerimiz bile dört yapraklı.
Bu yaşadığımız nedir, nedir aslı?
Varlığımızla selamlaşmak mı?
NAGİHAN BAKAN 20.02.23