Aşkın ihlalidir yaşında saklı hüzün ve çorak toprakların infaz ettiği yeşillenmiş bir dal olsam bile neylerim sensizliğin ırgat rüzgârına konan güneşle seviştiğimi de bilmesin hani hiç kimse…
Metruk bir gezegendin, göz pınarımdan taşan
Aşkın ulvi tınısında saklı o diri kelam
Hüznüme beyitler ektiğim
Fakir yüreğim fakir ülkesi sevdanın
Nakşeden gün doğuşunda
Nesirlerde saklı yürekten temenni
Varlığım ve de yokluğum ne ki ne?
Tok sevdamla düştüğüm yola ve tuzağa
Şerh düştüğüm bir imgeden daha
Alacaklıyım
Senden de sensizliğin semasında saklı
Rüzgârgülüyüm şehrin ve şiirin…
Semazen yüreğimde esen mealin
Ve öfkem
Ve tenimde saklı gizim
Ve titrim
Tinimse asil bir dalgadır
İlahi boyutu tartışılmaz kimliğimin
Pejmürde bir mintanla devindiğim
Şu taşlı yolları ezen
Elbet ayak sesimle sürdüğüm
İzin tebessümünde saklı gizin
Deşifre olduğu mabedim ve matemin
Esen meltemse ülkücü
Sözcüklerim varsın olsun hüzünlü ve püsküllü…
Bağrımda yanan ateşin türküsü
Ve işte tutuklu kaldığım kadar gizine sevdanın
Merhalesi kayıp bir gezegen misali
Sevdalandığım şarkıların ve şiirlerin tüten dumanına
Yabancı olmadığım kadar da
Büyür de büyür efkârım
Kat izidir şiirin, kalemimle deştiğim
Umudun sıdkı sıyrılmadan baş koyduğum yolun
Münzevi kimliği
Asla da ikilettirmem ismimi:
Bazen gül olur ç/ağlarım
Bazen yıldız olup kayarım
Kayrasında yalnızlığın
Bahtsızlığın balta girmemiş ormanlarında
Kâh açıp kâh solarım
Uyruğumdur hüzün
Uydurduğum yüzlerce hikâye ve şiirin
Endamında saklı o gizin
Tutuklusu olduğum kadar yüreğin
Kanadığı bir illet düştür benimki
İçine düşülesi aşkı beyan ettiğimden değil
Aşkla büyüyen umuduma yüklediğim bir duygudur ki mealim
Mizacımda yatıya kalan aydınlık
Ve işte karanlığı deldiğim.
Yandığım kadar yaktığım nice yürek nice sima
Yabancısı olduğum dünyanın seyyah gezginiyim
Kalemimle mil çektiğim gözlerime
Kandığım kadar büyülü sözcüklere
Kardığım kadar önümü ama başım da asla
Düşmezken öne
Diktir mizacım ve miladım ve mihrabımda
Saklı mehtaba sevdalandığım kadar da aydınlık ve ulvidir
Şerh düştüğüm mabedim.
Mezarıma kâh yakın kâh uzak
Yaşadığım kadar ne çıkar ki aşk olsa bana tuzak?
Yeşeren bir meyyal ki
Kalemin köpükler saçtığı
Yaşaran bir ırmak ki
Selamımı verdiğim Allah rızası için sevdiğim
Bunca insanı ve nimeti ve yaşamı
Duyumsadığım kadar doyumsuzluğunda bilinmezin.
Serildiğim boyutsuzluğun kumpası
Ve işte küskün sevdamla
Nükseden yeni günün doğuşu
Hem ne çıkar ne çıkar
Yeniden solsam yeniden baş versem filizlenen
Sözcüklerimde bazen rüzgâr olup için için essem
Esemesi ruhun afakanlar basan tutkumun
İbaresinde saklı bir sayı gibi seksem
Sonra da yuvarlansam yokuş aşağı
Sıfırla aldatıldığım s/onsuzluğun resmini çizsem.
Kasıtlı kasıtsız ve kesirli kesirsiz
Kemale erdiğimin nüvesi iken şiirsiz
Gezmediğim kimliğime takılı o rozet gibi
Ay yıldızlı bayrağım gibi dalgalansam
Semada saklı sırları da tek nefeste içime çeksem
Sahi, sahi, unutur muyum seni?
Gizemin tetiğine basılı sihirli sesinde aşkın
Ömrümü adadığım bunca duygunun ve yanılgının
İz düşümüne rağmen yenilmediğim kadar da metanetli
Dirayetli bir füsundur ki sevdamın sönmeyen meşalesi
Ve işte ölümsüzlüğe nazire ettiğim na’şımın ibaresi iken
Şiirlerin de aşkın da bir aldatı olmadığı
Gerçeği ile seksem,
Akan tek kum zerresine tekabül eden benliğimle
Serildiğim şu pervazda
Baş koyduğum ömre doyamadığım kadar
Haizi olduğum umutla
Kandığım kadar kanasam yeniden.
Kaybolmanın peşi sıra
İçime ekili bir renkten bir gökkuşağına uzansam
Sırlarımın peşi sıra
Peşin hükümlü olan sevdamın nazarında
Semazen yüreğimle günbegün büyüyen nazımla niyazımla
Ve inancımla
Hem varlığım hem yokluğum
Sarmalında evrenin kat çıktığım
Basamaklarında hidayetin
Sözcük ekip aşk biçtiğim.
Gizin teferruatı değil bilakis
Haiz olduğum sonsuz ve İlahi Aşkın farkındalığında
Varlığıma tekabül ettiğim boşluğu saran hiçliğin sarmalında
Tabi olduğum Rabbimin dergâhında saklı itikadımla
Esen rüzgârın kollarına sarılı iken çağrısı kâinatın
Debdebeli sandukamdaki yasımla saklı tuttuğum saklandığım…