Asıl dostluğun ne olduğu hakkında bir kez fikriniz olduğunda, ne olmadığını çok iyi bilirsiniz. Ben biliyorum. Bir dostun yokluğu fark edilmez ama varlığının farkı yadsınamaz bir değerdir.
Olağan akıştayken, iyi insan olmak yormuyor insanı. Ancak, iyilikle kalmaya çalışırken aynı zamanda iyi insanlar biriktirmeye çabalamak iyiden iyiye tüketmiyor değil.
Siz böylesine yıpratıcı bir mesaideyken, karşınıza öylesine çıkmış ve hayatınızın bir noktasında yetişen çelimsiz çiçekleri sulamış olan insanların, yanında iyi ki su varmış.
İyi ki zamanın engebeli yollarından geçerken sendelemiş şanslı insanlar ve tutunmuşlar ortak paydalarda buluşabildikleri dostlarına.
Ne olmadığını biliyorum demiştim. Dostluğun.
Herkesin bir yerlerde bitmeyen bir kavgası vardır. Nitekim benim de kendi içimde bitmeyen bir kavgam var.
Hiçbir zaman, hayatına rastgele birilerini dahil edenlerden olmadım. İnsanlara karşı içimdeki inatla koruduğum sınırsız inançla, sınırlı güven duygum çatıştı hep.
Genelde savaşın galibi beni asla yanıltmayan güvensizlik meselesi olur, her şeye rağmen kaybolmayan inancım da arsız arsız bir köşede öylece dururdu.
Bu sefer her zamankinden farklı bir şey yaşandı. Ben inancımı kaybettim.
Kötüler gerçekten var ve iyi niyeti hiçbir koşulda hak etmiyorlar. Lügatini bulamamış bir sözcüğün sarhoşluğunu hayal edin. Siz onu doğru bir cümle içinde kullanana kadar anlamını yanlış sözlüklerde aramaya devam edecektir. İşte bahsettiğim kötüler, doğru anlamların açıklamalarına konmuş tüm art niyetli sözcüklerdir.
Sabırlı cümleler kuruyorum. Güzel fikirler, iyi niyetler arıyorum. Kendi çamuruna fütursuzca ve hileyle temiz insanları çekmeye çalışanların, kısıtlı yaşam yolunda heba ettikleri zamanlarına acıyorum.
Kötüyü ayırt edebilmemi sağlayan güzel kalpli dostlarım, iyi ki varsınız. Çok belli edemesem de sizi çok…
Biliyorsunuz, seviyorum.