Varlık ve yokluk arasındaki ince çizgiye odaklanmalısın, yaşam ile ölüm arasındaki o inceliğe. Bu hayatta karşılaştığın her şey ve herkesin hatta ve hatta senin bile bir andan ve anıdan ibaret olduğunu iyi kavramalı ve buna göre haraket etmelisin ve şunu unutmamalısın: her anı yanan bir kağıt parçası gibi süzülüp elbet zemini bulacak ve toza dönüşecektir. Yokluğunda ne olacağına değil varlığında neyi değiştirebileceğine bak bu sayede göçmeden önce yapılabilecekleri yapabilirsin. Sadece tek bir şeyde takılı kalma, unutma ki görmek bu değildir. Asıl görmek denilen şey bir değil bir çok şeye odaklanabilmek, tek yürek ile değil akıl ile de hissedebilmektir. Bu yolda sakın düşmekten korkma, bunlar sadece önüne çıkan çakıl taşlarından ibaret, yakında tekrar yürüyeceksin. Unutma, akıl yordamından geçirmediğin hiçbir şeye inanma. Yürek daim bir yalancıdır. Tavsiye almaktan çekinme veyahut bilmiş kişiler tarafından söylenen sözlere baş çevirme. Bazılarının acısı seninkinden daha fazla, bazılarının aklı seninkinden daha üstün olabilir. Bu yolda geri dönmeyi asla düşünme, geçmişe odaklanıp kalmak seni güçsüz yapar. Kimse savaş alanında eli titreyen birini ordusunda görmek istemez. Ve unutma, zaman herkesin ustasıdır. Bırak zaman seni eğitsin, sana hakikati, birliği ve sabırı öğretsin bunu zamandan başka kimse iyi öğretemez. Çektiğin acılara rağmen darbe yiyeceğini bilmene rağmen ayağa kalkmaktan korkma, hayat bir rakip kadar acımasız fakat yeri geldiğinde ise Ay kadar bağışlayıcıdır. Dünya evi sorunlarından çekinme, her yaşayan insanoğlunun bu tip şeylerle yüzleşmesi gerekir. Acının ve yukarıda da belirttiğim gibi zamanın seni eğitmesine izin ver, ne Sukahara Bokuden ne de Yagyu Munenori bile bu saydıklarımdan daha acemi ustalardı. Varlığından emin ol lakin yokluğunu da kenara itme, bu hayatta aynı anda koca bir bulutken, küçücük bir kar tanesisin.