Muadili mi gönlün yoksa verilen muhtırası mı günün…
Kesiftir sessizlik bense keşfe çıkarım anbean
Kaybolduğuma bakma sen
Kandığımdır söylenen her yalana
Şerh düşülesi ufuk
Aşka biat
Yalnızlığa inat
Ser verip sırlarla inşa ettiğim mimarisi ömrün
Miadım dolsa ne ki, övündüğümdür öyküm
Öykündüğüm şüheda dünüm
Kambersiz düğün misali
Her kıyıldığında içim kıyama durduğum göğün şeceresi…
Düşlerin metruk hanesinde saklı bir vaveyla…
Tutuşan yüreğin yazdığı yazgıda saklı her acı
Açamadığım kadar içimi
İçtiğim şiirde saklı bir nebze de olsa
Ufka bandığım sözcüklerden örülü ömrün yongası
Hazan yüklü yorganın örttüğü mevsimi
Meali hüzün olsa ne ki günün özeti
Öykündüğüm her dün
Ölümün eş güdümlü nefesi
Ölü nefsin hicretinde saklı bir yemin gibi
Dişlediğim kalemin sürdüğüm izinde saklı melun bir hece ise
Hecelediğim ömrün devrik güftesi
Yağız bir delikanlıdır savurduğum ölü öfke
Bağnazdır ırkı mevsimin
Göğün kavurduğu temcit pilavı
Aşkın idamesi
Yasın yaşlı şeceresi
Ufka dalarım uyku öncesi
Uyduruk bir masal gibi
Külümden doğarım defalarca
Hazzı ölümün malum yazılası
Bir şiirin hicvinde saklı nazı niyazı
Ölümsüz bir beste olsa olsa kâinat orkestrası
Çalar ölüm marşını
Öykündüğümdür ölü mazi
Ölümsüzlüğün titrinde saklı her dizeyi
İçime çektiğim kadar içtimada ömür
İmha edemedim kalburüstü düşleri
Gerçek sandığım baki
Sair imgenin indinde
Göğün mağdur serpintisi
Bir azalır bir çoğalır coşkum
Hüznüme sadık bir mısrada gizli
İzin sesinden savurduğum bir volta ki
Attığım yüreğin hapishanesinde her adımı
Adsız sözcüklerin yardığı bir kibir
Kinayesi yitmez iblisin
Nesir dolu geçmişin nezdinde
Şakıyan kuşun haresi
Ve ağzım beş karış açık kalır
Her kapandığında yüzüme aşkın kapısı
Mısralar aşarım coğrafyalar misali
Muadilim hangi iklimse
İkilettim mi özlemin derdest kimliğini,
Eşlik eder aralıksız geceme günüme
Yiten ömrün hemhal olduğu
Bir şiirden fazlası saklı içimde içtimada heceler
Kekremsi sözcüklerin vebali boynuma elbette…