Bizler bu dünya tiyatrosuna birer oyuncu olarak dahil edildiysek hayatımıza giren yeni oyuncular olabileceği gibi hayatımızdan çıkanlar da olacaktır elbette. Öğrenerek, alışarak ve kabul ederek yol alıyoruz bize verilen rol , sevmek, sevinmek, acı duymak, “Yaşamak ” oyunun içinde seyirciye rol verilmez bizim hayatımızdan seçimlerimizden biz sorumluyuz. Hayatımıza dışardan gözlemci olan insanların bizim yaşantımız üzerine söyledikleri, fikirlerimizi, duygularımızı kontrol etmesine olanak sağlamak rol vermek demektir. Oysa herkes kendi rolünün hakkını vermelidir.Bir futbol maçının kalecisi gibi, verilen doksan dakika içerisinde elinden gelenin en iyisini yapmak gol yememek üzerine oynanan bütün hamleleri uzuvlarını kullanarak savuşturmak zorunda. Ona verilen görev bu. Bile bile lades yer gibi topu kalesine kabul etmek ona fayda sağlamayacağı gibi takımında yer alan arkadaşlarının da düzenini hedefini bozacaktır. Bizim kalemiz aklımız ve irademiz yaşadığımız olaylar karşısında takındığımız tavır o maçın skorunu belirlediği gibi bizim de hayatta ki duruşumuzu ve duygu durumumuzu belirliyor.Yaşamak istemediğimiz olayların yaşanmasının önüne geçme imkanımız yoksa, o olaydan en az hasarla dönmek en akla yatan olmalı.Bu yazın ve bu yaşımın bana öğrettiği en güzel deneyim beni olduğum gibi kabul edip hayatıma dahil olanların bir süre sonra ben kendi sınırlarımı korumaya çalıştığım için benden uzaklaşıp düşüncelerimden , davranışlarımdan rahatsız olup gürültü yaparak ya da sessizce hayatımdan çıkmaya çalışanları seyirci koltuğumdan izlemenin keyfi oldu.Çabalamak, bozulan ilişkiyi toparlamak iki kişinin isteği ile olmalı tek başına verilen çaba sadece insanı içine çeken kısır döngüden ibaret. Bizim çabamız ben haklıyım çabası üzerine kurulu. Herkesin elinde haklı kararlar dosyası, Ne kadar kolay yargılıyor ne çabuk kapatıyoruz usulsüz vicdan dosyalarını. El atından hallediliyor duygular. Ve bir kez daha anladım ki kapalı kapıları zorlamanın kendi doğrularınıza uyan yanı yoksa zorlamanın gereği de yok. Seyirci olmanın en keyifli yanı da budur sanırım herkes kendi haklı koltuğunda oturup izlemeli ve sırası geldiğinde sadece kendi hayatını yazıp yönetmeli…