AYZIT Hatun Destanı (Bölüm 1)
Tanrı beni senin suretince var etmiş,
Beni senin gönlüne zindan eylemiş.
Aşık olmak, sevdalanmak bir kenara.
Var oluşum bağlı senin varlığına.
Önce seninle olayım ömrümce,
Daha sonra ölüp sen olayım.
Sen oldukça ancak ben oldum,
Ben olmam lazım ancak seninle.
Sana yeterince aşık olmak,
Seni yeterince sevebilmek lazım.
Sana varlığım kadar aşıkta olsam,
Mümkün ölümsüzlüğü tattığımda.
Varlığın ve aşkın benliğime lanet,
Kalbim yorulup durana kadarım.
Bir gece oturdum dinledim onu,
Cenk meydanında bırakmış beni.
Verilen savaştan geri dönmezsem,
Uğruna verilmiş bir savaşta ölürsem.
Söyler misin o vakit teninde yer var mı?
Kokun, tenin o vakit armağan mı?
Geldi içimden o hırçın adamın sesi,
Durma öl, yaşa, savaş sureti için.
Dönüp baktığımda cenk meydanına,
Ben yüzlerce kez ölmüşüm yoluna.
Su küre buluştuğunda yer küreyle,
Buharkaiıp ayrıldığında ondan.
Yeniden ulaşmak için yağdığında,
Sen toprak oldun koynuna sızdım.
Sen milyon yıllık gür bir ağaçtın,
Dallarını örüyordu kubey ana.
Zalim ateş bastı yurdu koynuna,
Kabuk olup sarıldım sımsıkı sana.
Sen ötükendin bağrında yaşayana,
Ben Tanrı Dağı olup göğüs gerdim.
Var oluş boyunca sen oldum ben,
Sensiz olmayı tabiat günah kıldı.
Var oldun ve var oldum yanında,
Uğruna öldüm tarih boyunca.
Yaşamım sen olma pahasına,
Savaştığım vatan tenin oysa,
Altında yurt bulduğum ağaç.
Sen olayım, seninle olayım ömrümce.
Kayra Han yarattı Ötüken toprağından.
Toprağı kökünde yordu Kubey ana,
Nurunu saçtı Umay, yurt kut buldu.
Önce var oldu tabiatın ölümlü kızı,
Sonra büyüdü ve ölümsüzleşti.
Güzelliği yayıldı tüm yurda.
Ve tanrı bir er yarattı bu tabiata.
Er açtı gözünü gördü Yarenini,
Uğruna can vermek gerekti o an.
Tanrı birleştirdi yer küreyi su küreyle,
Bulansada su, çamurlaşsada toprak.
İşte böyle seveceksin bulansın nuru,
Su uğruna çamurlaş ey taş küre.
Binlerce yıl böyle sürdü bu aşk,
Acun var oldukça sönmeyecek ateş.
Serdar, yareni uğruna savaştı hep,
Ateşler yaktı, güneş göklerle cezalandırdı.
Serdar öldü öldü dirildi yaren için.
Fani bedenden ayılamadı ruhu.
Nice tenler geldi geçti yurt üzerinden,
Yaren doğdu, serdarı onu buldu.
Yaren öldü, Serdar’ı acunla savaştı.
Yaren ağaç olup yeşerdi ötükene.
Serdarı toprak olup sokuldu köküne,
Yaren tabiat, yurt oldu Serdar’a.
Serdar savaştı korkmadan onun için.
Yüzyıllar böyle geçti bu diyardan.
Acun, cihan, evren yorulmadığı sürece,
Var olacak bu evrende Yarenin güzelliği.
Doğup doğup ölecek o güzelliğin fedaisi.
Kulak ver duy o feryad eden Serdar’ı.
Yalvarıyor Yarenine gözü, saçı, teni için.
Bak şu Asya bozkırlarında heybetli Tanrı Dağına,
Nasıl gölge olmuş Ötükenin nazlı bağrına.
Bu aşkı görmek isterse eğer bir fani.
Ulaşmak lazım Tanrı Dağı zirvesine,
İnmek lazım toprak olup ağaç köküne.
Serdar olmak lazım yüzlerce okun hedefi,
Ölen vücudun içinde yaşayan ruh lazım.
Ebediyen yanan bir ruh merkezinde aşk,
Etrafında sarılmış Yarenin gür saçları.
Atmosfer olmuş fırtınayla taşınan kokusu,
Yeter ki Serdarım desin köle olur ona tini.
Onu sonsuza kadar bu aşka mahkum kılan,
İşlenmiş Tanrı tarafından fani bedeni.
Yüreğine sıkışmış asıl aşık olunacak ruhu.
Serdar ulaşıp bütünleşmek için o tinle.
Binlerce yıldır savaştı cenk meydanında,
Ancak bir feryad yükseldi Asya topraklarında.
Gobi çöllerinde kum, Yeniseyde su duydu onu.
Önce seninle olayım sonra sen olayım duy beni,
Al tenine, sakla gözünün nuruna Serdarım de!