Loading

Saat yediyi kırk altı geçiyor.
Sen yoksun yine.
Benim olmadığım saat diliminde, açılmayı bekleyen bir çiçeksin kendi halinde.
Ne desem yağmurları getiremem kaşlarına.
Belki karlar yağdı kirpiklerine.
Başka bir saat kulesinde zamanı sayıyorsun belki.
Belki zamandan bihaber gökyüzünü yaşıyorsun umutlarında.
Hayal mavisi, umut pembesi dediğim her şeyin başındasın şimdi.
Belki de uslanmaz bir çınarda ufak bir fon müziği eşliğinde gölgeni seyrediyorsun.
Bak bu hafta da geçiyor, gecikiyor insan.
Saat sekize yedi kaldı, hızını yakalayamıyorum zamanın.
Sen uzağın kelime de anlatamadığı gerçeksin.
Kendimi dinleyemediğim bu hengamede sesini düşünüyorum.
Düşündükçe üşüyor yüreğim.
Solup gidiyor mavi güllerim beyaz yapraklarım.
Şiirler heceler yetmiyor seni yaşamaya, yaşatmaya.
Bir vapur görüyorum içinde toprak kokusu.
Senin toprağın, senin hasretin…
Kalamadığım her şehir, senden bir iz taşıyor görüyorum.
Kalamıyorum.

Saat 8 oldu yine akşamı buldu bu suskun sohbet.
Yine bir şeyler esirgedin benden
Sanki hiç…
Misal yarın nerede hangi güneşi seyredeceksin?
Hangi yıldızı neye benzeteceksin?
Hangi bulutta maviyi arayacaksın?
Ya da bulamayacaksın.
Belki bilmediğim bir sokağın başında kaldırımları sayacaksın.
Orda bir yerlerde bir kedi ya da köpek göreceksin sevmeden geçemeyeceksin.
Bi ihtimal bitkisel hayattan yaşamaya tutunacaksın.
Kendini, sevdiklerini ve sevdiğini koruyacaksın.
Sen hayali adam isimsiz cansız ruh,
Daha ne kadar gecikeceksin?

Fatmanur Nartekin C☆

Reklamlar

By gecenin peşinde yolcu

Buzun susayan dağı... Çölün üşüyen sıcağı...

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: