Hayat bir nefestir, aldığın kadar,
Hayat bir kafestir, kaldığın kadar,
Hayat bir hevestir, daldığın kadar…
(MEVLANA)
Sevgili kırk yaşım, yirmi beş yaşımdan sana mektup var…
Emekleyerek başladığım, yürüyerek yol aldığım, baştan aşağıya toyluğum ve hayat, kim bilir bana neler yaşatacak.
Henüz her şeyin başında olan sevgili ben; öncelikle samimiyetinle var ol ve yaşama en güzel nazarla bakmayı gaye edin. Yaratılanı daima sev, yaratandan ötürü. Her koşulda hayatı gör, hisset ve yaşa. Hayallerini durmadan ek, biç sula. Fakat hasılat için asla acele etme. Sabırla düşlerinin yeşereceği günü bekle. Çokça gökyüzüne bakmayı da ihmal etme. Çünkü orada teselli bulacaksın, maviye bakarken huzuru tadacaksın. Mevsimlerin güzelliğini içinde gizleme, tomurcukken açan gülleri hayranlıkla izle. Dört mevsimde doğanın binlerce sanatını göreceksin.
Yaş aldıkça bedenin isteklerin artacak, her olumsuzluk karşısında ruhun çocukluğunu arayacak. Vazgeçişlerin çoğalacak belki de… fakat sen beklentilerin karşısında ısrarcı olma, sabırlı ol. “Allah’ın verdiği de vermediği de imtihandır” düşüncesini hatırında tut. Bu sana varoluşunun mahiyetini hatırlatacaktır. Ve her zaman şükretmek için sebepler ara mutlaka bulacaksın. Sabahları yeni bir güne sağlıkla uyanabilmen şükre en büyük sebeptir mesela…
Zaman, hızla akıp geçecek. Yaşamın kısacık olduğunu anlayamayacaksın belki de. Acele etmem gereken ne var dersen? kırgınlıklarını bitirmek, öfkeni yenmek ve özürlerini dilemek için harekete geç derim.
Hayatının her alanında birçok insanla karşılaşacaksın. Kimi zaman üzülecek kimi zaman güleceksin. Kimi insan seni senden edecek, fırsat verme uzaklaş. Kimi insan da seni sen edecek yakın ol ve kucaklaş. Ne yaşarsan yaşa, toplumun “ne derler” hastalığına yakalanma, ömür boyu şifa aramak zorunda kalırsın. İşte bu yüzden içinden gelmeyen hiçbir şeyi yapma. Doğrularından ve inancından seni sen yapan değerlerden asla taviz verme. Yanlışlarından ise ders al, yüz çevirme.
Evet sen, yani kırk yaşımda ki sevgili ben… kalemi eline aldın yazmak için, kuramadığın cümleler olacak. Endişelerin ve korkuların çoğu kez seni yoklayacak. Sen sayfayı yırtıp atma, aksine sil yeniden başla. Biliyorum zorlanacaksın, bazen de sekteye uğrayacaksın. Ama sen her sekteyi dinlenme say. Bu şekilde hayatı tanıyacak ve varlığınla mutlu olacaksın.
Dünyayı her anlamıyla keşfe açık ol. Ülkeni gez…dağını, taşını, denizini, çölünü, yazını ayazını, gecesini gündüzünü, gör tanı. Bir gülüşe cemre, bir yaraya merhem, bir çocuğa umut, bir hayvana uzanan şefkatli el ol. “Yıllarım boşa geçmiş” cümlesinin esiri asla olma. Manevi yurdunu da şenlik tut, ıssız bırakma.
Öylesine değil, yaşamın gidişatı diye değil, hepimiz için klasik bir son diye değil. Gerçekten sevdiğin bir insana aç tüm kapılarını ve aile ol. Diğer yarım diyebileceğin o insana uzat ellerini. Ve hiçbir zorlukta tuttuğun eli bırakma. Hayırlı yarınlar için sağlam temeller inşa eyle. Sonrasında, sallanan sandalyende otururken, okuduğun kitabın hazzını ve içtiğin çayın tadını çıkar.
Hedeflerini öyle belirle ki sevgili gençliğim; dünyanın geçici, ahiretin ise ebedi oluşunu unutmayasın.
Kırk yaşım, sana yetişir mi yirmi beş yaşım? Bilemiyorum… Şayet buluşursak, inşallah hayatı düşündüğüm gibi yaşamış olsak.
Kendine iyi bak kendim. Takvimler değişirken sen hep aynı sen kal.
NURŞEN YAYLA
#sıfıryayınları #kırkyaşımamektup