Seyirdeyim
Oturdum göğün gengelden döşeğine
Göğün yedi kat dibinde
Bir ebem kuşağı ki akla zarar,
Kızıl ötesi yorgun bir mor…
Aklım,ruhum karmakarışık şimdi
Duygular rendeden mi geçirildi ne?
Hıncahınç dolu bir müsvedde defterine,
Karalanmış cümleler kadar zor…
Engin düşüncelerde yüzen,
Kağıt geminin kaptanıyım bir süredir.
Rotam belli, seferim benden bana
Titrek kaçışlarımı,dipsiz sığınaklarıma sor..
Küçük gölgeler çizdim saçak diplerine hep
Şefkat kanatları kondurdum üvey ellere
En onmaz bucaklara ektim sardunyalarımı
Seyrim bir yanılsama, bir garip metafor…
Saka sürüsüdür bu halin müsebbibi
Yanımdan geçip, bana el eden
Göç etmeyi bilir gibi dönenip dururlar
Göçsüz bir seyri,nâmütenâhi yollara yor
Dağılmış hallaç pamuğu bulutlardan
Sökün eden ağır rutubet
Birikir birikir de iner hadsiz satırlara
Ciğerimi küf eder gocunmaz,yüreğimi kor
Bir yıldırım iner umarsız,ardından şimşek
Kim bilir hangi şen bahçeye düşecek
Yağmur fısıldar mı? Şems saçar mı ışığını?
Örselenmiş hisler hep mi hakir,hep mi hor?
Yüreğine ve kalemine zeval vermesin Rabbim. Beğenerek okudum…