Loading

Karşımda parlayan dolunay sanki ayın on dördü. İlklerini yıldızca kaydı say, içimde umudun son dördü. 

Bir, önümde uçlu bucaklı bir hayat var ölümün çok gördüğü. Gözümde çıkışta zalimin hor gördüğü. Özümden düşüşte demin dost bildiğim. Yaşamakla yarışta cani nefse kurban bedenim. Canhıraşça varışta sonsuzluğa cesedim. Cennette kavuşmak istediklerimin; alev kara gömleğini kasıtlı yangınlardan kurtarır öperim. Namlu fırlağı kurşunlar arasından sıyırır taze kanıyla şehidimi bayat toprağa gömerim. Kıymet bilmez gencimin sere serpe yere yığılan uyuşuk ömrüne acırım. Kendi canımı hiçlere harcadığımla durur yürür sancırım. Hayat mıydı birinci umut? Tam ortasından yarıldı ay. Ta başından yarıktı yollar, yarımdı ay.

İki, elimde bir sağlık hazinem var uykusuz gecelerin baltaladığı. Saatlerin daha çok erken saçmalığı falan değil bana bir şey olmaz rahatlığı. Olan olmuş zaten kalemimin her harfine yazdığı… Aslında yalan bu. Bilmezden gelmek düpedüz! Fakat bir gerçek Azrailin bahanelerle can aldığı. Neyin körüyüm? Yetmez mi devekuşlarının kumun altında boğulduğu? Boşuna mı her sabah göğün güneş doğurduğu? Gereksiz miydi ashabın varıyla yoğuyla kıyama doğrulduğu, yiğİt vatan evlatlarının yumruğunu siper yerine koyduğu? Ben böyle gaflet edeyim diye miydi Allah’ın kalbime bir damar kondurduğu? Umarsızca uçurayım diye miydi bir günlük kelebekçe zamanı? Sağlık mıydı ikinci umut? Vahşi ağzını sonuna kadar açıp var gücüyle ısırdı şeytan, bir çelimsiz hilal kaldı ay.

Üç, tutunabileceğim bir pişmanlık dalım var çürük meyvelerin salkındığı. Şahlığını ilan eden bir nefs var sarayımda. Bu oyle bir saray ki, emmarenin, tahtında günahlarla kalkındığı. Tövbe bahane değildi oysa. Sahici bir umut olmalıydı hakikaten. İçimdeki güven arayışının ıspatıydı. Affedileceğine sevildiğine korunduğuna dair ihtiyacını itiraf edişiydi aciz yanımın. Böyle olmasını isterdim. İsterdim ki hiç olmazsa levvame kadar samimi olsun pişmanlığım. Masum muydu tövbelerin bir yanın isyankar iken? Sessizdi bir yanın gözlerin ağlarken. Hissettiğin suçluluğun yüzde kaçı vesveseydi sen acıların çocuğu gibi takılırken? Gönlümden çıkan kanlı yaşlardan haber versem gerek Ya Rabbim’e pişmanım derken yaptığım günahlardan esefle. Af mıydı üçüncü umut? Ay kalmadı desem güneş mahzun yıldızlar mahzun. Ay nerede dersen, tutukladı karanlık bir bulut onu. dördüncü umutla şimşekler çaktı aklım kalbim aydınlandı.

Dört, İman. İslam. Ehli sünnet.

Ve sağ yanağıma bir damla yağmur yağdı.

Reklamlar

By FATMA ZEHRA GEDİK AKYİĞİT

Fatma Zehra Gedik Akyiğit FeZA. 1995 Osmaniye/Kadirli doğumlu. Evli. Atatürk Üni İlahiyat ön lisans mezunu. Erciyes Üni İlahiyat Fakültesi Lisans mezunu. Kadirli Halk Eğitim Merkezi Kuran Kursu Usta Öğreticiliği yaptı. Aydıncık Anadolu Lisesinde DKAB öğretmenliği yaptı. Bişnev Dergi’nin kurucu yöneticisi. Muhtelif dergilerde yazar.

Bir Cevap Yazın

KÜNYE ONLİNE sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et

KÜNYE ONLİNE sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et