Önce bir gölge gördü çocuk. Hayır zaten karanlığın içindeydi. Dikkatli baktı.
öğretmenleri gitmiş sıraları ve oturakları olmayan bir sınıf olabilir miydi? Ama ne arıyordu burada? İçi ürperdi sessizlikten. Korktu. Anne diye bağırdı var gücüyle. Ama kendi bile duymadı sesini. Derin bir nefes aldı. Üzerine düşen karanlığa iyice baktı. İleride bilye büyüklüğünde parlaklık gördü. Ona doğru yürüdü. Adım atarken ayak sesleri çıkmadı. Bunu fark etti. Tahmin ettiği gibi ışık gelen yer kapının anahtar deliğiydi. Kapının kolunu bulması zor olmadı. Aşağı doğru bastırdı. Gıcırdama yankılanmadı. Kapıyı çekti ama açılmadı itti gene açılmadı. Sinirlendi. Ne biçim işti bu? Ağlamaya başladı. yere düşen her gözyaşı ışık saçan bir kelebeğe dönüşüp orada uçuşmaya başlayınca sevindi. Ve kelebekler anahtar deliğinden bir bir dışarıya çıktılar. Çocuk kapıya yaklaşıp anahtar deliğinden baktı.
Yıkılmamış dışı rengarenk boyalı güzel evler gördü. Çocukların oynaması için parklar. Bir şehir geniş yolları olan. Sonra bir köy. Ama yaşadığı köy değil. Olsun. Ama iki dağın arasında kalmış şirin bir yer. Bir biri ardına sırayla gelen mevsimler… güldü çocuk