I.
Durgun denizlere benzerim bilemezsin.
Hırçın dalgalara göğüs gerer seni siper ederim.
Bir gülüşün var gülüşüme eklerim.
“Seni en çok ‘yürek’ denen yerde beklerim.”
Ah şehri temizleyen havan,
Nefesimi açan rüzgarın…
Ince bir dokunuş gözlerinden,
Beni ne çok mutlu edersin…
II.
Yüreğim çarparken senli hallere,
Kalbimin sen tarafi morarmış…
Sümbül kokulu bir mevsim başlar,
Hayal dolmuş renk renk…
Kaçık bir tiyatrocuya,
Deli bir şaire;
Efendi bir polise…
Seni nasil anlatırım şimdi mor sümbüle?
Kararmış kalplere ızdırap içindeki vicdanlara…
Birde karanfil kokulu kitaplara…
Mor bir mevsim bekler beni,
Kalbimin sen tarafı morarmış sümbül..
…
III.
Hasret yüklü yağmur bulutları
Senin şehrindeki çiçekleri sulasın.
Bir avuç aşk kokusu şiirim sanadır.
IV.
Uzakta çok uzakta olmak
Acının içinden geçerek
Suçüstü bırakarak yalanları
Uzakta olmak çok uzakta.
Madem kahır hep var
Gidelim…
V.
Ellerim nasırdır,
Yüreğim buruk,
Bir huzur var içimde;
Bir umut bekler beni…
Anam babam öğretti
Kazancın helâlini…
Alın teri kötü kokar belki size,
elim yüzüm toz içende beğenmezsiniz,
aşk ayrılık olur kendi kendine
ama bir tek toprak diyorur
dünya da insan en son yine toprağa girer…
Çok söz gelir akla
ama az anlaşılıyor zaten.
O yüzden gün mu aydı,
şükür ansızın ölmemişiz…
Yoksa toprak kokardık.
VI.
Zehir gibi damlıyor okyanus,
Şiir gibi seviyorum geceyi,
Yeşil gözlerime dokununca;
Dudaklarının açık rengi,
Biraz üşüyorum.
Ve terliyorum soğuk.
Ecel gibi yokluğun.
Ayaklarım sana koşarken,
Onca vicdana direnerek;
“Seni seviyorum…” diyebiliyorum.
…
HASAN AKBAL