Sonra sesin yankılandı kulaklarımda
Aşinayım ben bu sese dedim içimden
Ovalardan, vadilerden geçip
Taşlık arazilerde yalın ayak yürüdüğüm
Büyük şaşalı çadıra girerken
Sonra yüzün belirdi gözlerimin önünde
Yokluğunda bulduğum varlığımı var eden sen misin?
Varlığından gözlerime asit yağmurları yağıyor
Kaderin bir oyunu mudur yoksa yinelenen
Uyanmak istemiyorum gerçekliğe
Birkaç halüsinasyon ve geçici sevinç sonrası
Yine aynı o sessiz ve sensiz gecedeyim
Ne gözlerimde yüzün, ne kulaklarımda sesin kalmış
Yüreğim zifiri karanlık, içimde göz gözü görmüyor
Bu gece ay toparlanmış yıldızları benden kaçırmış
- Ve meczub yeniden düştü yollara. Ne gecenin ne de içinin zifiri karanlığına aldırmaksızın emin adımlarla ilerlerken yazdığı mektubun en sonuna derin bir iç çekerek şu cümleleri yazdı;
“Sana diye girdiğim yollar bana çıktı. Yani varlığıma. Anladım ki ben seni değil kendimi arıyorum bu aşkta.”
Meczub gözden kaybolana kadar konakladığı orman, üzerine uzandığı toprak, konuştuğu çiçek arkasından ağıtlar yaktılar. Orman yandı, toprak karardı, çiçek yapraklarını döktü…
Abdullah SÖNMEZ