dilleri konuşur, konuşur da
sanırsın akrep ,zehrini damıtıp
sütsüz lafların harflerinde dolanıyor
saçının telinden rüzgar doğuruyor
her yel bir tarak oluyor da
kafamda yürüyor
akrep akrep
bazen dönüşümlü
bir akrep
bir akraba
bir akbaba
önce tatlı bir yel esiyor
sonra tarak vuruyor
harflerin beline beline
atmacalar etrafımda pervane
pervanelere dolanıyor ömrüm
atmaca , akrep oluyor
yaramdan , tamda en kanayan
yaramdan vuruyor
ölüyorum ama uzakta değil
katilim kökümden
güvercini akbaba
meleği şeytan
yüreği fesat
kıyım kıyım keser
aşına katar
besini dedi ‘kodu
yer yer de doymaz
kök işte
atsan atılmaz
satsan satılmaz
kimse görmedi
akrebi ,
yılan dili…
dantel gibi işlediler
gergef gibi gerdiler
iğneyle kuyu kazdılar
salıncakta sallarken
astılar,
birde üzerine helva yapıp
dişlerinin arasında çiğnediler
y’elimde akrep var
düşmez tarağı saçımdan
baharı güzü bilmez
her an
yılan dilde tıslar…
Sibel Karagöz