Loading

Herkes mesleğinde ve hayatında birçok karanlık yoldan geçmek mecburiyetindedir. Bu yolları elinde bir ışık olmadan geçmeye çalışmaktansa, başkalarının tecrübe meşalelerinden istifade ederek yürümek, daha kolay ve karlı olup, hem de zaman kaybı yaşanmaz. Bu nedenle özellikle gençlerin kazandıkları tecrübeler kendilerinin en iyi yardımcılarıdır. Yeter ki bu tecrübelerden ders almayı becerebilsinler.


EV ALIRKEN DOĞRU İSTİŞARE

‘Dünyada başını sokacak mekân, ahrette cennete götürecek iman lazım’ sırrınca, zamanı evvelde borç harç bir daire aldım. Zannımca istişare de hatalar yaptım. Mermerciye soracağını, memura sorarsan hata yapma ihtimali daha yüksek olur veya Hoca Nasrettin’e atfedilen ‘Eşekten düşen akıl vermeye gelsin’ sözünde ifadesini bulduğu gibi, her mesleğin kendine has ayrıntıları vardır. Bunu tükenmez kalemle aklımızın bir köşesine yazmalıyız.

Dışarıda şubat ayının ayazı var. Sabah beş civarında uyanıp, ayağımı halıya bastığımda, halının sırılsıklam yaş olduğunu görünce panikledim. Lambayı yakınca birde gördüm ki, salon, çocuk odası, mutfak, hol dâhil olmak üzere tavan ıslak ve avizelerden su damlıyor. Leğen tencere ne varsa avizelerin altına koydum. Anladım ki, güneş enerjisi patlamış. Allahtan çocuklar gece kalkıp ta prizlere falan dokunmamışlar. Hatta iki kat aşağıdaki dairenin prizlerinden bile su sızıntısının olduğunu sonradan öğrendim. Yoksa rabbim korusun elektrikten zarar görebilirlerdi. Çünkü oralardan da su sızıyordu. Yeni taşındığım için, çatının ve sığınağın anahtarı bende yok. Hemen koştum komşuların ziline bastım ama tabiri caizse ikinci bir şok daha yaşadım desem yanlış olmaz. Çünkü benim değil diyen, kapıyı kapattı. Demek ki apartman hayatı böyle bir şey… Biraz zaman geçince sığınağın anahtarını buldum ama bu sefer ana vananın hangisi olduğunu bilmiyorum. Tek tek tüm vanaları kapatmaya çalışıyorum. Bazı komşular sular akmıyor diye kızıyor…

Çatıya çıktığımda hortumun dondan patladığını ve çatıdaki tüm izocamların sular altında kaldığını görüyorum. İzocamları kaldırıp atmak aklıma gelmiyor. Kimse de akıl vermiyor. Havalandırarak çözmeye çalışıyorum ama boşuna. Maddi zararını geçiyorum (boya badana kirlenmesi, rutubet nedeniyle camlardan şapır şapır su akması ve akabinde toptan yenilenmesi) ama manevi olarak (enerjisi patlayan vatandaş tarafından geçmiş olsun, keşke olmasaydı, yapabileceğimiz bir şey var mı? diye denmemesi) abartısız iki sene rüyalarıma giriyor. Çatılardaki 8+5 = 13 adet olan enerjileri kaldırttırmak için, doğalgazında gelmesiyle ekonomik açıdan çok cazip olmadığını ifade ederek tüm komşulara duygusal bir mektup yazıp, kapılarına bırakıyorum ama nafile. Toplantılarda gündeme taşıyorum, belki hemhal olanlar çıkar niyetiyle ama arada ‘alırken bize mi sordun? türü moral bozucu kaba cevaplar. Diğer taraftan ’Öfke gelir göz karartır, öfke gider yüz kızartır’ sırrınca telafisi mümkün olmayan sıkıntı yaşayabilirim diye de endişe duyuyorum. Bu durumda eve bir çivi çakmamak ve en kısa yoldan satmak istiyorum, borcum olduğu için buda şimdilik mümkün olmuyor. Daha da önemlisi bu sorunu çözmeden satarsam, alacak vatandaşın aynı sıkıntıları çekmesini de istenmiyorum. Sonuç, iki sene sonra başka bir komşunun da başına gelince o vatandaşla diğer komşuları ikna edip hepsini söktürüyoruz. (Tabi arada küsenlerde olsa da hiç önemli değil) ve derin bir oh! Çekiyorum. Keşke millet olarak ‘Benim üç kuruşluk menfaatim bir başkasına zarar veriyorsa, ben ondan derhal feragat edebilmeliyim’ diyecek düşünceye sahip olabilsek. Böyle düşünceye sahip millet olabilsek, eften püften şeylerden dolayı küsmek, kavga etmek veya apartman hayatından şikâyet etmek olur mu? Elbette olmaz.

Sıkıntı telafi edilince, aile boyu eve ısınmaya ve ihtiyaç olan ufak tefek tadilatları gönül rahatlığıyla yapmaya başlıyorum. Bu yaşanılanlardan da tecrübe defterine karalanacak epey maddeler çıkıyor. Bir kaçını paylaşmak gerekirse; yeni ev alırken altta üstte kimlerin durduğuna, boş, dolu olup olmadığına, sığınakların rutubetine, aidatların genel ödenme durumuna ve eve yerleşmeden önce binanın ortak alanlarını ana su vanası, doğalgaz vanası, genel sigorta, sığınak anahtarı, çatı anahtarı veya çatıda enerji varsa kimlere ait olduğu gibi… Öğrenirim. En önemlisi kurban alırken kasapla, ev alırken birkaç emlakçı ile istişare ederim.

FİŞİ HEMENCİK ATMANIN BEDELİ

Vergi iadesi olmayınca alışveriş akabinde fiş almak veya daha doğrusu fişi saklamak gibi alışkanlığımız yok. Hatta fişleri marketi çıkmadan atmaya başladık. Bazen bunun maddi ve manevi bedelini ödüyoruz. Geçmişte Hacettepe Üniversitesi hastanesinde yapılacak bir tetkik için, gelirken x marka pil getirmem istendi. Bende marketten pili alıp hastanede ilgili personele verdim. O da ne? Personel biraz sonra geri gelip, pilin cihazı çalıştırmadığını söyleyerek, niye eski pil getirdin dedi? Ben de pili yeni aldığımı ve ambalajının çantada olduğunu söyleyince, tekrar ölçüm yaptı ve hocam bu pil boşalmış dedi. Parasından vazgeçtik ama birde insanların sıra için kavga yaptığı hastane ortamında tekrar pil aramak çok zor. Çorum’a geldiğimde pili aldığım markete götürdüm. Kabul etmedi. Ben olan bitenleri anlatmaya çalışsam da haklı olarak fişini istedi. Ben de parasını ödeyince fişini çöpe atmışımdır dedim. Netice de hem para boşa gitti, hem de hastanede zamanım boşa gitti.

Mutfağa bir fiş-fatura saklama kutusu koyduk. Artık marketten yarım kilo peynir veya bir çikolata alsak fişini o kutuya koyup en az 6 ay saklıyoruz. Bununda çok defa faydasını yaşadık. Çünkü zehirlenme olsa, hukuk karşısında muhatap bulamayız.

‘Tecrübe, bir insanın başından geçenler değil, başından geçenlerin bıraktığı izlerdir’ (h.huxley)

MAHİR ODABAŞI

ÇORUM İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

SİVİL SAVUNMA UZMANI

Reklamlar

By MAHİR ODABAŞI

1966 yılında Çorum ili Osmancık ilçesi Seki Köyünde doğdu. İlkokula köyünde başlayıp daha sonra Ankara Çankaya Mithatpaşa İlkokulundan 1977 yılında mezun oldu. 1985 yılında Kargı ilçesinde memuriyete başlayıp sırayla Osmancık ve Mecitözü ilçelerinde 2001 yılına kadar görev yaptı. 1990 yılında İşletme Fakültesini bitirdi. 1991 1992 yılında Ankara Mamak Muhabere Okulunda kısa dönem olarak vatani görevini yaptı. 1990 - 2000 yılları arası çeşitli ilköğretim ve liselerde dışardan İngilizce ve İlk Yardım derslerine girdi. 2001 yılında açılan Sivil Savunma Uzmanlığı sınavını kazanarak Çorum İl Milli Eğitim Müdürlüğünde göreve başladı. 2019 yılında, ikinci üniversite olarak Atatürk Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Okulunu bitirdi ve C sınıfı İş Güvenliği Uzmanlığı belgesini aldı. Halen İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Sivil Savunma Uzmanı olarak görev yapmakta olup, evli ve 2 İlköğretim Matematik Öğretmeni babasıdır.

One thought on “TECRÜBE-3”

gulfcoastpoet@gmail.com için bir cevap yazınCevabı iptal et

KÜNYE ONLİNE sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et

KÜNYE ONLİNE sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et