Loading

DAVETİME İCABET EDER MİSİNİZ?

“Allah’a dâvet eden, salih amel işleyen ve: “Ben gerçekten Müslümanlardanım” diyen kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?”
Bu hafta Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinden bir başka ayete misafir olduk ve ayetin biz insanlara ne gibi dersler verdiğini ne gibi öğütler vererek hayatımızı düzenlememiz gerektiğini anlatıyor. Buyurun ayetimize geçip Yüce Rabbimiz bizlere ne buyuruyor bakalım.
Rabbimiz, bundan önceki âyetinde mü’minlere İslâm’ı kabul ettikten sonra, “Rabbim Allah” dedikten sonra bu konuda sebat göstermelerini, döneklik yapmamalarını öğütlemişti. Dosdoğru olmalarını, sırat-ı müstakimde yürümelerini, Allah adına bir hayat yaşamalarını ve böylece hem meleklerin dostluğuna, yardımına, hem de kendi hoşnutluğuna ulaşmalarını tavsiye etmişti. Burada bir kademe daha ilerde, bir derece daha yüksekte bir amel isteniyor mü’minlerden. Salih olmakla birlikte aynı zamanda muslih olmaları da isteniyor mü’minlerden. “Ben gerçekten Müslümanlardanım, ben Allah’a teslim olanlardanım,” diyerek bu imanını, bu teslimiyetini açığa vurmasını, kimliğini dışa taşımasını, taşırmasını istiyor Rabbimiz. Yâni imanını dışa yansıtarak Allah kullarını kendi imanına, kendi yoluna, kendi teslimiyetine çağırmasını istiyor.
Allah’a dâvet edenden daha güzel sözlü kim vardır? Yeryüzünde en güzel söz, insanları Allah yoluna dâvet eden kişinin sözüdür. Kendisi Allah’a Allah’ın istediği biçimde inanan ve insanları inandığı Allah’a imana çağıran, insanları kendisinin kulluk yaptığı Allah’a kulluğa çağıran, insandan daha güzel sözlü kim vardır? Evet, dâvetlerin en güzeli, Allah adına Allah’a yapılan dâvettir.
Ayetten anlıyoruz ki, Allah’a yapılan dâvet kuru bir laftan ibaret olmamalıdır. Davetçinin, dâvet ettiği şeye bizzat kendisinin iman etmesi gerekmektedir. Yâni dâvetinin kendi hayatında eserinin görülmesi gerekmektedir. İnsanları çağırdığı şeyi bizzat kendisinin yaşaması ve salih amel sahibi olması gerekmektedir. Dâvet ettiği şeyle kendi hayatı ayrı ayrı vadilerde olmamalıdır. Dâvet ettiği şeye kendi hayatı bizzat şahit olmalıdır.
Bir de bu dâvetini sadece Allah rızası için yapmalıdır. Birilerine rağmen, birilerine binaen değil, sadece Allah’a rağmen yapmalıdır. O zaman muhataplarının onu dinlememeleri, karşısındakilerin kendisini alaya almaları onu hiç ırgalamayacaktır. Muhataplarının tavırlarından etkilenerek dâvetini bırakması, bıkıp usanması kesinlikle söz konusu olmayacaktır. Çünkü o bu işi Allah için yapmaktadır ve Allah her zaman için onun bu katlandıklarını görmektedir, ona her zaman için lâyıktır Allah.
Davetçi, müslüman olmalıdır. Allah’a teslim olmalıdır. İradesini Allah’a teslim etmeli ve yaptıklarını sadece O’nun hatırına yapmalıdır. Bir de muhataplarının zihinlerinde herhangi bir kuşkuya mahal bırakmamak için de: “Ben Müslümanım! Benim adım, benim kimliğim Müslümandır! Ben sizi sadece Allah’a çağırıyorum! Bunun dışında herhangi bir şeye çağırmaktan ona sığınırım,” demelidir.
Evet, insanlara güzel söz söyleyin denmiş, sadece mü’minlere değil. Tüm insanlara güzel söz söylemek zorundayız. İnsanları cennete götürücü söz söylemek zorundayız.
Öyleyse kişinin elinden ve dilinden sadır olan şeyler insanları dâru’s -selâma, saadet yurduna götürüyorsa, konuştuğu ve yaptığı şeyler Müslümanları dâru’s -selâma, yani cennete götürüyorsa işte bu mü’min, en hayırlı mü’mindir. Yoksa insanların dünyadaki saadetlerini sağlamak değildir sadece burada anlatılan.
Yine Allah’ın Resulü şöyle buyurur: “Tayyib bir söz de sadakadır.” Kelime-i Tayyib de sadakadır. “Tayyib” söz selamdır. Selam almak vermek Tayyib sözdür. Allah’ı zikretmek Tayyib sözdür. Hak söz söylemek, vahyin sözcülüğünü yapmak Tayyib sözdür. İyiliği emredip kötülükten men etmek Tayyib sözdür. Toplumun ihtiyaç sahipleri lehine idareciler nezdinde meşru iltimaslarda bulunmak Tayyib sözdür. İhtiyacı olan Müslümanlara onların ihtiyaçları istikâmetinde nasihat etmek, yol göstermek Tayyib sözdür. İnsanlara kitap ve sünneti duyurmak, doğruyu göstermek, cennet yolunu tarif etmek Tayyib sözdür. İnsanları sevindirmek, müjdelemek, korkutmak, kalplerini tevhit ettirmek, aralarını bulmak Tayyib sözdür. Hâsılı kişinin dilini vahyin, Allah ve Resûlünün sözcülüğünde kullanması Tayyib sözdür.
Evet, bir de insanlara güzel söz söyleyin, çünkü Tayyib söz de sadakadır diyor Allah’ın Resulü. Arkadaşlar unutmayalım ki güzel söz insanların hoşuna giden söz demek değildir. Allah’ın hoşuna giden söz güzeldir. Hani Allah’ın Resulü bir hadislerinde bunu şöyle anlatıyordu:
“Gerçek Müslüman Müslümanların elinden ve dilinden salim olduğu, selamette kaldığı kimsedir.”
Müslümanların elinden ve dilinden mutazarrır olmadığı kimse en faziletli mü’mindir buyurur Allah’ın Resulü. Ama bu demek değildir ki Emri bil’maruf yapmayan, haddi uygulamayan, insanları cezalandırmayan kişidir. Güzel sözlü kişi. Hâlbuki bu yukarda sayılanlar insanları her zaman rahatsız edecektir. O halde insanları nelerin rahatsız edeceğini bilmek zorundayız. Ya da insanları rahat ya da rahatsız etmenin ne demek olduğunu bilmek zorundayız. Arkadaşlar gerçek rahat dünya rahatı değildir. İslâm rahat ve saadet kaynağıdır. İslâm kişiye ebedi saadet kazandırmak, kişiyi dâr’us -selâma götürmek için gelmiştir. Gerçek rahat ve gerçek saadet de selamet ve rahat yurdu olan ahiretteki saadettir.
Tabii buradaki insanlara güzel söz söylemeyi iyilikle emretmek ve kötülükten men etmek şeklinde anlamışlar. Mü’minlerden kendileri salih olmakla birlikte aynı zaman da muslih olmaları da isteniyor mü’minlerden. Ben gerçekten Müslümanlardanım, ben Allah’a teslim olanlardanım diyerek bu imanını bu teslimiyetini açığa vurmasını, kimliğini dışa taşımasını, taşırmasını istiyor Rabbimiz. Yani imanını dışa yansıtarak Allah kullarını kendi imanına, kendi yoluna, kendi teslimiyetine çağırmasını istiyor.
Bir de biliyoruz ki:
“Sözlerin en güzeli kelâmullah’tır.”
Öyleyse en çok konuşacağımız şey Allah’ın kelamı olsun. Zira sözlerin en güzeli, kelamların en cennete götürücü olanı Allah’ın âyetleridir. Evet, konuşma diyorlar, az konuş diyorlar. Mümkün olduğunca sus diyorlar. Ama bakın Allah’ın Resulü de diyor ki Tayyib ne kadar çok olursa olsun mutlaka onu konuşun ki hakkınızda sakada olsun diyor. Söyleyebildiğiniz kadar hak söz söyleyin ki Rabbinizi zikretmiş ve çevrenizi de düzeltmiş olasınız diyor. Öyleyse Rasûlullah efendimizin Kelime-i Tayyib diye isimlendirdiği Kur’an ve sünnette anlatılan şeyleri sürekli konuşacağız, sürekli çevremize duyurmaya devam edeceğiz ve Müslümanların gündemlerini bununla oluşturma kavgası vereceğiz.
Rabbimiz bizlerden Kelime-i Tayyib’i yayın sürekli onunla iştigal olun diye bizlere bu ayetinde öğüt vererek dini İslam’ın sancaktarlığını yapmamızı bizlere bildiriyor. Ne yapacağız sancanktar olarak diye veya nasıl sancaktar savaşır diye düşündüyseniz eğer İslam için bizlerde Kelamullah’ın sözleriyle, Kur’an ayetleriyle, hadislerle kılıç kuşanıp insanlara davetimizi yapmalıyız. Kur’an rehberliğinde Peygamber Efendimizin gösterdiği yollardan geçerek bizlerde onun bizlerden istediği daveti yapmamız gerekir. Rabbim hakikati idrak edip hayatına uygulayan ve bu ayetin bilincinde cihadı ekber yapmayı cümle Ümmeti Muhammet’e nasip ve müesser eylesin. Rabbim yaptığımız ve yapacağımız ibadetleri dergâhı izzetinde kabul eylesin.
Selam ve dua ile….

Reklamlar

Bir Cevap Yazın

KÜNYE ONLİNE sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et

KÜNYE ONLİNE sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et