Anladım ki hayat üç boyutlu bir yanılgıymış. İnsanların birkaç yüzü olduğunu o maske düştükten sonra anlarmış. Kirli bir akıntıyı, saflığını bozmadan içine alabilmek için insan bir deniz olmakmış. Meğer hayat, bir kaldırımın kenarında düşmeden yürüyebilmekmiş.
Bazen de kâğıttan gemilerin denizi, bazen de kâğıt gemilerin barınağıymış. Bir adım ötende dahi neler olacağını bilememekmiş hayat dediğin. Her su birikintisine yokluğunu ve hasretliğini yüklediğim gemileri salıyorum sana doğru. Akıntıya, rüzgara aldırmadan.
Her sahile indiğimde martılar benim başımın üstünde dönmeye başlıyor. Dilimdeki türküye sesleriyle eşlik ediyor gibiler. Sanki onlarında haberleri var gibi. Seni özlediğimi onlarda biliyor. Eminim ki onların kulaklarına saçlarıma küs rüzgarlar fısıldıyor. Uzanıyorum kumlara aşımın üstünde dönen martıları seyrediyorum. Sonra kapatıyorum gözlerimi yüzümün terleri, yüreğimin ferleri ile sana yürüyorum. Yürümek de sayılmaz bence adeta sana koşuyorum. Sevmelere doyamayacağım bedenini düşünüyorum. Sonra kendimi cimcikliyorum kendine gel sapık duygulara doğru yol alıyor bu koşturmaca diyorum gülüyorum kendi kendime.
Sevmenin her devirde farklı oynandığı bir yaşam sahnesinde bütün ayrılıklar da birbirinin benzeriymiş meğer. Coşkularımız anlık, sevinçlerimiz sahte, sevdalarımız mağrurmuş. Yüreğimizin kırlarında büyüyen kelebekler var oldukça bizler o kelebekleri özgürlüğe ulaştırmak adına mücadele vermeye devam edecez gibi görünüyor. Dedik ya hayat üç boyutlu bir film ve bizler o filmin baş rol oyuncularıyız. Günü geldiğinde inecek perde film bitecek son yazacak.
Belki de son yazmıştır da biz görmemişizdir. Ne zaman söndü lambalar, kim söndürdü bilinmez… Yakın Ulan lambalarını artık aşkın karanlıkta bırakmayın sevenleri…
Her yaş ÇOCUK,
Her dem AŞIK,
Her nefes DOST kalın ama lütfen hep böyle kalın…
Şiirbaz
19.09.1999