Martılara bakarken öyle dalgın dalgın, bir ara bende martı olsam diye düşündüm kendimce. Bir martı olsam ne yapardım acaba dedim. Belki de uzaklara giderdim, sana gelirdim mesela. Dağları, yollardı aşardım bir çırpıda. Hiç dinlenmezdim. Gelir evine yakın bir telefon teline konardım. Bildiğin gibi denizsiz ülkedesin. Sahiline inemem yani. Yanında olamasam bile seni uzaktan görmek bile yeterdi sanırsam.
Rüzgârın azizliğinden midir nedir gözlerimden akan birkaç damla yaş ulaştı yanağıma. O ne yahu dedim ağlıyor muyum? Evet ağlıyordum. Silmek istedim ama çok geçti artık. Birkaç martı ve Kardeşim Karadeniz görmüştü bir kere beni. Ayın şavkına vuran gözlerinde görmüştü elbet. Biraz utangaç, biraz sinirli sigara aradım ceplerimde ama yoktu. Aynı senin gibi. Her ihtiyacım olduğunda olmadığın kadar yoktun.
Aklıma geldi sonra son sigaramı denizi taşlarken içtiğim. Baktım şişedeki de bitmiş. Ulan dedim ulan bir tek sen bitmedin, bir tek seni bitiremedim ben. Gerçi sende unutamıyordun beni. Küfürlerinin içinde hep ben oluyordum. Dualarından çok beddualarında beni anıyordun. Sanırım beni hala seviyorsun kız sen.
Şimdi içimin yıpranmaları ve o yıpranmaların gel-git lerin de bu birikmiş yıpranmalardan arınarak, gözlerimdeki buğuyla senin ülkende, senin sokakla aralarında ve el değmemiş yollarında olmak istiyorum. Kâğıttan gemiler gibi yapıp sulara saldığım şiirlerim, hiç bir zaman özlediğim yere varmayan gemilerim, fırtınalara, dalgalara yenik düşen umutlarımın öyküsüdür sana anlatacağım…
Sigara almaya gidiyorum şimdi. Bekle sen beni. Bu sahilden hiç ayrılma. Söze kaldığımız yerden devam ederiz. Zira anlatacaklarım derin ve uzun mevzu…
Şiirbaz
16. Kasım. 1983