“BEN – CİL” Arasındaki Uçurum… Bütün olarak baktığımız da ortaya “bencil” kelimesi çıkıyor. Peki nedir?
Kişinin her koşulda öne çıkmak istemesi, her şeyin en iyisini en güzelini kendisine lâyık görmesi ve karşısındakileri ise hiç görmemesidir. Bencillik; toplumumuzda istenmeyen, kültürümüzde ve dini inancımızda yeri olmayan sevimsiz bir davranış türüdür.
Fakat farklı bir açıdan bakarak birbirinden ayırdığımız vakit elimizde “ben” kelimesi kalıyor. Fikrimce elbette kişi de “ben” olmalıdır. Ben demek; bir bireyin oluşması demektir. Kişinin kendine has düşüncesini, kararını beyan edilme gücü adına “ben de varım” diyebilmektir. Arafta kalmadan ben diyebilen, tabiri caiz ise koyun gibi güdülen değil de benliği oturmuş kişilikler, ailelerin toplumun ve ülkemizin göz aydınlığıdır. Kişinin gerektiğin de insanlardan akıl alıp fakat sonucunda kendi aklını kullanması da “ben” oluşumuna örnektir. Oluşmamış bir “benlik” kapısı penceresi açık kalmış cereyan yapan oda misalidir. Kişi daima farklı etkenlere izin vererek, rüzgârın esmesi ile kendi düşüncesiyle dahi çarpışır hale gelir. Bu durum ise kendisini asla huzurlu ve mutlu kılmaz.
Kişinin kendi başına yaptığı yanlış, başkalarının baskısıyla yapılan doğrudan daha iyidir. Çünkü baskıyla yapılan doğrunun idrakine varmak ve kıymetini anlamak zordur fakat kendi başına yapılan yanlışın sonucunu görmek ve kendisini muhakeme ederek doğruya ulaşmak daha kolaydır.
Mutlaka bir “benlik” olmalı fakat “bencillikle” karıştırılmamalı.