Loading

beyaz guvercin resmi-6 – Yuvaya Yolculuk Dergisi
beyaz guvercin resmi-6 – Yuvaya Yolculuk Dergisi

Şimdi tam ortasındayım ömrümün. Bitime yakın yerde yani. Oysa hala çocuğum ben; büyüyemedim bir türlü, büyütemedim kendimi. Senin büyüttüğün kadarım hala, senin yürüttüğün kadar annem. Senin yedirdiğin kadar, doyduğum kadar yani. O çocuğu sen yerleştirdin yüreğime.Ve ben bütün yaşadıklarımla, yaşamadıklarımla, yaşamadıklarımla, alabildiğine, inadına küçücük bir çocuğum işte…..

Tam 11 yıl olmuş dizlerinin dibinden ayrılalı. Tam 11 yıl senin kokuna hasret büyümüşüm. Keşke hiç kalkmasaydım dizlerinin dibinden, keşke bırakmasaydın hiç ellerimi. Keşke salmasaydın beni ötelere, sonu karanlık yollarda yürütmeseydin keşke. Keşke izin vermeseydin be annem. Hep o küçücük, yaramaz, sevgiye aç çocuk olarak otursaydım dizlerinin dibinde. Sen bana yine masallar anlatsaydın, hep sonu mutlulukla bitenlerinden ama. Bende seni dinleyerek göğsünde uyusaydım annem. Masum, kirlenmemiş, sadece sana olan sevgisinden ve bağlılığından başka hiç bir derdi olmayan ve ağladığında da yalnızca bunun için ağlayan, annesiz duramayan, sensiz yaşayamayan miniğini vermeseydin kimselere annem……

Yüksek tepelere ev kurdurtmasaydın, aşrı memleketlere kız vermeseydin keşke.

Kirlettiler yüreğimi be annem, yüreğim onlarla kirlendi. Güneşe hasret bıraktılar, sevdalarda beni bitirdiler annem. Senin yanında bir beyaz güvercindim, yaşıyordum özgürce. Senin beyaz güvercinini hiç acımadan vurdular be annem. O sevmelere doyamadığın, doydukça acıktığın, acıktıkça sevdiğin küçücük bedenimi dağladılar annem. Acılara gömdüler beni de, ama sen hiç bilmedin. Söyleyemedim ki sana, söyleyemezdim de annem. Yuvadan uçan kuş geri gelmez be annem, gelmiyor ki, izin vermiyorlar ki zaten.

Kahpe ökselere tutulmuşum, kurtulamıyorum annem. Ruhumla sarmaş dolaş olan, başa çıkamadığım fırtınalarımı, içimde kopan kıyametleri bilmemeliydin ki sen. Oysa bilseydin annem, yine bana akıl hocalığı yapardın değil mi. Biraz da olsa rahatlatırdın beni değil mi annem………

Çok üşüyorum şimdi. Yüreğim üşüyor. Dünyanın bütün karları bana yağıyor be annem. Bu üşümelere alışamadım, alışamadım be annem. Güneşi görmezsem ki bu gidişle çok zor, demek ki hep üşüyeceğim ben annem. Oysa kimseler senin gibi sıcak tutmuyor ellerimi, hiçbir güneş senin sevgin kadar ısıtmıyor yüreğimi. Şimdi güneşe hasret yaşayanları daha iyi anlıyorum ki güneş senmişsin be annem. Keşke daha çok sarılsaymışsın bana, ben sana daha sıkı sarılsaymışım keşke. Senin sıcaklığın bütün üşümelerimi bitirirdi. Şimdi anladım beni ısıtan senin beni sıkı sıkı sarmalarınmış.

Bu aralar kendimi güçsüz, çaresiz ve umutsuz hissediyorum. Bir seni arıyorum annem, bir tek seni… Gücümü bana tekrar sen ver, çaresizliğimin düğümlerini çöz, umutsuzluğumu umuda döndür. Senin o her zamanki güçlü, onurlu, gururlu yıkılmayan yüreğinden bir parça daha gönder bana annem.

O gülümsemelerinden de istiyorum, hani gül açtıran gülümsemelerinden ama. Bir gülmeye görsen yüzümün gülmeyen tarafı seninle gülerdi annem. Bütün sıkıntılarım yele karışır uçardı. Son zamanlarda gülmeyi bile unuttum ben. Ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerimi silmediler ki hiç. Bu yüzden gülmeyi unuttum annem. Yüreğinde bana ait olan yerden bir parça da sevgi gönder bana. Senin sevgine hasretim annem. Öylesine aç kaldım ki annem sevgiye, sevilmeye, öylesine çok be annem. Meğer hiç kimse senin gibi sevmezmiş beni, meğer senin yüreğin sevgi deposuymuş, yüreğindeki sevgi hiç bitmezmiş. Beni bende tükettiler, beni bende bitirdiler annem.

Ah annem ah!… Ne çok ta severmişim ben seni. Sana olan sevgim den bir dirhem bile azalmadı bilesin. Aksine her seni düşündüğümde bir sevgi çiçeği daha açıyor yüreğimde ama kolay kurutuyorlar be annem. Umutlar, hayatlar, sevdalar azaldı, ama senin sevgin hiç bitmedi be annem. Şimdi tek düşündüğüm senin gibi olabilmek. Ağlarken gülebilmeyi, gülerken ağlayabilmeyi özledim annem. Çünkü sen hayat demektin, emek demektin, sevgi demektin…. Benim seninle varoluşumun sebebi o sonsuz sevgiymiş, ne olur hiç bitmesin annem…

Biraz daha uyuyayım dizinde izin ver. Gitmeden ötelere senin göğsünde uyuyayım anne. Üzerimde o şefkatli bakışlarını hissedeyim, gözlerini gözlerimden ayırma anne. Saçımı okşa yine. Ellerimden tut, beni adalara götür. Öpüp kokla beni. Ne sen doy benim kokuma ne de ben doyayım … Saf yanlarından da koy üzerime, bir çocuğun gözlerindeki ve yüreğindeki pırıltılar kadar tertemiz olsun annem. Yüreğinle ört üzerimi, zira çok üşüyorum be annem…..

Benim şehrimde yıkıntılar var; birer birer umutlarımın üzerine yıkılıyor tüm her şey. Şimdi can çekişiyor umutlarım. Sevginle doğurduğun, sevginle doyurduğun ben, sırf bu yüzden artık sevgi üretemiyorum şehrimde. Sevgilere yasak koydular. Yaşamımı koyuyorum ortaya, sevgi üretebilmek için ama sevilen bir kişi olamadığımdan mıdır nedir bilmem olmuyor işte…… Bu bir şanssızlık mı yoksa, yoksa adına sevgisizlik mi demek lazım annem……

Canım anam, en iyisi sen beni tekrar doğur, tekrar büyüt. En başından yani. Yine besle beni, yıka, en güzel kremlerle ovala bedenimi; hem yumuşacık olsun, hem de sana güzel kokayım. İlk adımlarımı atmaya çalışırken elimden tut, düşmeme izin verme annem. İlk doğum günümde özene bezene hazırladığın pastamın üzerindeki tek mumu üflememe yardım et. Arkasından ilk öpücük ve ilk en güzel dilek senin olsun yine. Bana en güzel yemeklerinden hazırla, yedikçe göbeğimi şişireyim, şişko oldum diyeyim, yine gülelim beraber.

En güzel boya kalemlerinden al yine bana. Önüme gelen her yere resimler yapayım. Her duvara seni yazayım. ANNE yazayım ANNEM yazayım. Ki en çok evimizin duvarlarını severdim ben eserlerimi sana göstermek için. Sen sessizce izlerdin beni. Muhteşem resimleri çizdikten sonra sırf ben üzülmeyeyim diye uyumamı beklerdin duvarları temizlemek için. İşte ben o günleri çok özlüyorum be annem. Seni çok özlüyorum…..

Bayramlarda en güzel kıyafetlerle çıkardım ya karşınıza, biliyorsun ilk seni öperdim. Ben bu öpmeleri bile özlüyorum be annem. Yine süslesen beni keşke yine cicili bicili çıksam karşına, ağlamadan ama, kan çanağına dönüşmeden gözlerim yani. Ben en fazla maviyi severdim renklerden bilirsin. Her şeyim mavi olsun isterdim.Tokamdan ayakkabılarıma kadar hem de…..

Hatta hatırlar mısın annem. Vücudumu da maviye boyasak olmaz mı derdim sana. Gülümserdin o en içten gülümsemenle bana, şirine mi olacaksın derdin. Ben senin şirinendim değil mi anne? Gerçi sonradan gargamele yakalandım. Şirine gibi beni giydirip salardın sokaklara, hiç düşünmeden en kirli yerlerde oynayarak, o güzelim kıyafetlerimi kirletirdim. Ama sen hiç kızmazdın. Hep iyi tarafından bakardın hayata. Keşke yine sen yıkasan kıyafetlerimi, o öpülesi ellerin değse keşke annem…..

Sonra biraz daha büyümüş olayım ben. Oynadığımız oyunları abartalım. Bu kez, sen çocuk ol ben de anne. Sen de benim dizime uzan, tıpkı eski günlerdeki gibi. Karnın acıksın, ben sana yemek yedireyim, dizimde de uyutayım seni olur mu? Ah anneciğim, oynadığımız oyunları bile çok özlüyorum. Şimdi oğlumla oynuyoruz tüm oyunları. Tıpkı senin bana öğrettiğin gibi…..

Okula sen götür yine beni annem. Ellerimden sıkı sıkı tutup yoldan geçen arabalara seninle dikkat edeyim. Aman bir şey olmasın ikimize de. Sen beni koru ben de seni koruyayım çocuk bedenimle. Çünkü biz birbirimizin en değerlisiyiz değil mi anne.

Sonra okulun bahçesinde ben dersten çıkana dek otur anne. Her teneffüste seni görebileyim. Hemen yanına koşup yanağına bir öpücük kondurarak yeni yeni edindiğim tek tük arkadaşlarımla koşuşturayım ordan oraya. Ama sen sakın o bahçeden gitme annem. Bekle beni. Ders bitimi zil çalsın, ben yine sana koşayım. Bazen de sırf derse girmek istemediğim için zırıl zırıl ağlayayım, okula gitmek istemediğimi söyleyeyim. Ama sen beni ikna et yine annem. Okula gitmem gerektiğini, birey olabilmek için bunun şart olduğunu, tek başıma ayakta durabilmem için savaşmamı ve insan hayatında en önemli şeylerden birinin okul olduğunu söyle yine annem…
Derslerimi de sen yap bazen. Bense nazlanmaya devam edeyim sana. Küçük kaprislerimi yapayım yeniden. Sen de benimle birlikte okula gidiyormuşçasına davran yine olur mu annem….

Oyuncaklar istiyorum yine, hani her seferinde en güzelini almaya çalıştığın oyuncaklardan. Hatta okula giderken bir cindy bebeğim vardı ya hiç ayrılamazdım ondan, onu da yine benimle birlikte okula götür annem. Her zil çalımında bir senin yanağına bir onun yanağına dokunayım yani…..

Sinemaya da gitmek istiyorum seninle ve de tiyatroya. En güzel çocuk filmlerini ve oyunlarını birlikte izleyelim, en başından en sonuna dek. Beraberce gülüp beraberce ağlayalım, filmlere de oyunlara da. Yani ikimiz aynı anda yapalım her şeyi, yani birlikte, seninle yani….

Akşamları yatmamak için ne bahanem varsa uydurayım yine sana. Türlü muzurluklarla kandırmaya çalışırken ben seni, inanmış gibi davran sen de bana. Oysa hep bilirdin dimi annem? Hep anlardın niye öyle yaptığımı…..Yanıma yat diye, dudaklarımı yanaklarına koyayım diye, bir elimi de diğer yanağına koyup seni hissedeyim diye yaptığımı bilirdin değil mi annem?

O zaman dünyanın en mutlu ve de huzurlu çocuğu olarak uykuya daldığımı hissederdin sen. Unutmadan, bir de ülkemizdeki bütün şehirleri alfabetik sıraya göre sayardık yattığımızda. Bir sen, bir ben, bir sen bir ben…….

Çok zorlardım değil mi seni annem? Hepsini de tek tek sayarken, çoğu zaman bebek gibi uyuyakalırdın. Seni o zaman daha çok severdim, ben o uyumalarını özledim be annem. Masallarından da anlat yine bana, onları dinlerken koyunlarımı çitlerin üzerinden geçireyim annem……..

Sabahları da sen uyandır beni. Önce ayaklarımı gıdıklardın ya hep, yine gıdıkla annem. Uykulu gözlerimi zorla da olsa açtığımda ilk seni göreyim yine karşımda. İlk seni öpeyim, sana sarılayım yine. Kahvaltı yapmadan hiç bırakmazdın ya beni, şimdi kahvaltı bile yapamıyorum hiç. Keşke aynı masada, yine ikimiz bir arada karşılıklı oturarak kahvaltı yapabilseydik annem. Sensiz hiç bir şeyin tadı yok bilesin annem. Şimdi uzaklardasın. Uzak şehirlerdesin. Ama yüreğimdesin annem……

Dünyanın bütün kır çiçeklerini gönderiyorum sana. Yanlarına da yürek dolusu sevgimi ve saygımı koyarak. Ve de bütün annelere gönderiyorum…..

Eğer hala sizinleyse dostlar, şimdi onu her zamankinden daha çok sevin……..

Ben anama doyamadım, siz kıymetini bilin ve sıkıca sarılın annelerinize dostlar.

Uzaklardan, çoook uzaklardan masum bir çocuk gibi selamlıyorum hepinizi.

DOST kalın ama hep böyle kalın………

EMRE VEHBİ ALKAN
ŞİİRBAZ
Reklamlar

By şiirbaz -emre vehbi alkan

Önce anamın çığlığı yankılanmış dört duvarda. Sonra kıçıma inen tokatlarla benim çığlığım sarmış dört bir yanı. Annemin yorgun ama gülümseyen yüzünü kıskanmış melekler. Babamın telaşlı yüzünü, yeni bir can sahibi olmanın sevinciyle, canının yani annemin acıyan canının hüznünü, bir yüzünde iki duyguyu nasıl taşıdığını hiç kimse görememiş. Dişlerinin arasında parçalanan dudaklarını sadece annem fark etmiş öperken yüzünü. Bir saniyenin ne kadar da uzun olduğunu sadece babalar, babam bilirmiş ben doğarken. Doğmuşum velhasıl. İlk tokadı ebemden yemişim kıçıma. Sonra babam nakşetti avucunun izini yüzüme. Sonra amcalar. Neymiş efendim, duvarlara yazı yazmamalıymışım. Daha sonraları söküp yüreğimi göğsümden avucuna bıraktığım güzeller tokatladı beni. Hem de ne tokat. Dünya döndükçe ben batıya döndüm. Baktım ki ben büyüdükçe hayat da büyüyor, bıraktım ipin ucunu. İstemem büyük olmanın suçunu. Sonra dediler ki her şeyin bir kuralı var. Evet ama ne yaparsın; büyümek için geç kaldım, hep yüreğimden güç aldım. Kırk yıllık bir tomurcuk gibi asılı kaldım gül dalına. Eğer ben açarsam yapraklarımı, sırasını bekliyor sonbahar, biliyorum gözlerini bana dikmiş. Şişşşşt, aman ha duymasın bizi aramızda kalsın, uyandırmayın kerizi...

Bir Cevap Yazın

KÜNYE ONLİNE sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et

KÜNYE ONLİNE sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et